Yaşadığınız şehirde vakit bulduğunuz zaman yakın, yeşil, şirin köylere, kasabalara gitmeyi seviyorsanız Budapeşte’ye gidince şehrin yirmi beş kilometre kuzeyinde yer alan Szentendre kasabası tam size göre. Arnavut kaldırımlı, sanat, tarih, müze dolu bu kasabada gezerken kendinizi bir masalın içinde hissedebilirsiniz.
Hediyelik eşya dükkanları, resim sergileri, kiliseleri, sanatçıları ve Barok tarzındaki yapılarıyla ünlü bu kasabada her bir binanın tarihi 18. yy’a dayanıyor.
Gitmeden önce araştırma yapıp, gideceğiniz şehri ve bu şehre yakın güzel kasabaları, köyleri inceliyorsanız Budapeşte için Szentendre mutlaka önünüze çıkacaktır. Budapeşte’den trenle gidilebilse de annem maalesef bir kaza geçirdiği için biz toplu taşıma yerine yarım günlük bir tur satın almayı tercih ettik. Eurama adlı yerel bir turizm aşirketinden kırk euro karşılığı aldığımız hizmette ulaşım, rehberlik ve Budapeşte’nin en güzel manzarasına sahip tepelerinden birine sahip Visegrad kasabası da dahildi. Yaklaşık dört buçuk saat süren tur biz doğa aşığı, sanat meraklısı anne kızı çok etkiledi.
Sırp mültecilerinin Osmanlı saldırılarından kaçıp yerleştiği ve 19.yy’a kadar yaşadığı kasaba daha sonra sel, su baskını ve diğer afetlerden dolayı terk ediliyor. Daha sonra Macar sanatçıları tarafından keşfedilen kasaba ana meydanı olan Fö ter etrafında yeniden canlanmaya başlıyor. Yerel sanatçıların sergilediği eserler, Blagovestenska Kilisesi kadar güzel pek çok ibadethane, Sırp Dinsel Sanat Müzesi, Ferenczy Müzesi, kafeleri, Macar el sanatlarından oluşan koleksiyonları satan dükkanlar, Marzipan Müzesi ve dondurmacıları ile gezmeye doyamayacağınız bu küçük ve şirin kasabada zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Marzipan Müzesi
Marzipan Müzesi deyince en az çocuklar kadar sizi de etkileyeceğine emin olduğum müzede marzipanla(badem ezmesi) yapılmış pastalara bakmaya doyamıyorsunuz. Parlamento Binası, Michael Jackson ve Lady Diana pasta maketleri göz alıcı. Michael Jackson pastası 60 kilo ağırlığında ve 336 saatte yapılmış. Müzeye giriş 500 PUF yani 5 lira. Müzenin içindeki kafe ve dondurmacıyı mutlaka denemenizi öneririm. Szentendre aynı zamanda lavantalı dondurmasıyla da ünlü.
Szentendre’ye gitmişken Tuna’nın en dar yerine kurulmuş olan Visegrad Köyü ve kaleyi de gezebilirsiniz. Rehberimiz Francis’in Gellert Tepesi’nden sonra Budapeşte’nin en güzel manzarası dediği Visegrad bana Heidelberg manzarasını hatırlattı. Tuna buradan çok daha güzel çok daha gizemli görünüyor emin olun.
Budapeşte’ye yakın gezilecek yerler listesinde mutlaka listenizin başına Sezentendre ve Visegrad’yı ekleyin ve rahat ayakkabı almayı da ihmal etmeyin.
Nasıl güzel anlatıyorsun. Gerçekten okurken oralardaymışım gibi hissediyorum. İki kez gittim Budapeşte ye ama buraları gezmemiştim. Okurken “keşke” lerim oldu :) Tekrar yolum düşerse mutlaka buraları da gezeceğim.
Sevgiler dünyanın en tatlı gezgini…
[…] kahve içip gulaş çorbası denemeden ve şehrin biraz dışında sanatçılar kasabası Szentendre‘yi görmeden dönmeyin. Bir de mümkünse metrolardaki yürüyen merdivenlere binmeyin […]