Özgecan, Emine Bulut ve kadına şiddetin erkek mağduru Kadir Şeker

0

 

Okuyacağınız yazı okurlarımdan Kader Atmaca Yücel’e aittir.

*********

Özgecan, Emine Bulut ve kadına şiddetin erkek mağduru Kadir Şeker…

Yıl 2020 ve biz yine Konya’daki olay üzerinden kadına şiddeti konuşuyoruz. Ama bu defa enteresan farklılıklar var.

Bu olayın sonucunda şiddete uğrayan kadın değil, şiddet uygulayan adam ölüyor…

Bir kadın cinayeti daha olmasın diye, onlara kavga ederlerken müdahale eden genç Kadir Şeker, boğuşma sırasında hiç istemeden adamın ölmesine neden oluyor ve tutuklanıyor…

“Ölmek istemiyorum” çığlığına rağmen devletin ve toplumun koruyamayıp ölmesine seyirci kaldığı Emine Bulut’tan sonra, bir kadın, Ayşe D. ölmekten kurtuluyor…

Fen lisesi mezunu ve doktor olmak isteğiyle üniversiteye hazırlanan 20 yaşındaki Kadir’e “meşru müdafaa” çerçevesinde yaklaşılması ve tutuksuz yargılanması için kampanyalar düzenleniyor.

Kadir Şeker ve onu sahiplenen toplum, bu defa kadına şiddet konusunda yaklaşımını değiştiriyor ve elini taşın altına koyuyor…

Bu yönleriyle şiddete karşı toplumsal duruşumuzda alınan bu viraj, hiç şüphe yok ki hafızalara kazınacak ve Kadir Şeker ismi toplumsal vicdanın bir göstergesi olarak unutulmayacak!

Kişisel olarak da, benim 2015’in Mart ayındaki yazımın sonundaki umudumu taze tutacak.

Okumak isteyecekler için işte o yazı:

“ÖZGECAN, SEVGİ, ÖFKE VE RUHUMUZA ATILAN DAYAKLAR

Özgecan cinayetinden sonra kadına karşı şiddetin daha bir farkındayız, toplum olarak ortak bir acı etrafında birleştik ve öfke doluyuz…

Peki ya asıl süreci başlatan, RUHUMUZDA AÇILAN YARALARIN, RUHUMUZA ATILAN DAYAKLARIN yani “PSİKOLOJİK ŞİDDETİN” kaçımız farkındayız? “Yemeğin tuzu az veya çok” diye, “Eteğinin boyu kısa”, “Pantolonu dar” diye, “Gezmeye niye gitti?”, “Neden geç döndü?” diye, “erkek arkadaşı var” diye, “o” diye “bu” diye, aslında hiçbiri “Suç olmayan” “Suçlar işledi” diye, kaç kadın ailesinden, kocasından azar işitiyor?

“SUÇSUZ” iken “SUÇLANMAK” ne yazık ki bu coğrafyadaki kadınların, kocalarından önce anne-babalarından başlayarak tüm çevreleri tarafından gerçekleştirildiğinden, alışık olduğu, hatta kanıksadığı bir durum!

Kadınlar her yaptıklarıyla suçlanıp, KADINLIKLARINI İNKAR noktasına getirilirken; erkekler de aynı toplumun TAM TERSİ yönündeki yetiştirilmeye maruz kalıp, AYRICALIKLI, BENMERKEZCİ bireyler haline getirilirken, EL ÜSTÜNDE tutulup, POHPOHLANMAYA alıştırılırken; ASLINDA BECERİKSİZLEŞTİRİLEN, kendilerine bakamayan, YETERSİZLİK  duygularıyla kuşatılmış ve ÖZGÜVENDEN YOKSUN bir hale getirilmiyorlar mı? GÜÇLÜ olmaya, DUYGULARINI göstermemeye şartlandırıldıkları için, aslında İNSANİ yanları olan KIRILGAN taraflarını GÖSTERMEMEK adına, “ÖFKEYE” gark edilmiyorlar mı? Eşlerinin, geniş ya da çekirdek ailelelerinin sadece geçim yüklerinin değil, onların kişisel olarak “MUTLU OLMA” sorumluluklarının da altında ezilmiyorlar mı?

Sonuçta her iki cinse de “İNSAN” olmanın önünde “KADIN” yada “ERKEK” olmaya dair “sözde” değerler öğretildiğinden; kadınlar SUÇLANMAKTAN, UTANMAKTAN, ANLAŞILAMAMAKTAN kaynaklı; erkekler ise asıl duygularını göstermeleri zayıflık olarak algılanacağından GÜÇLÜ görünmek adına, “ÖFKELERİNİ” yanlış yansıtmıyorlar mı? Kadınlar SURAT ASARAK, SUSARAK, yanlarından UZAKLAŞTIRARAK, erkeklere aslında EN AĞIR ŞİDDETLERİ uyguladıklarından; erkeklerin FİZİK GÜÇLERİNE BAĞLI ÖFKE GÖSTERİLERİNE maruz kalmıyorlar mı?

İNSANİ yanlarımızı törpüleyip unuttuğumuzdan değil mi hepimizin “GÜCÜMÜZÜN YETTİĞİNE” uyguladığımız şiddet!.. Uzağa gitmemize gerek yok, hangimiz eşimize veya başka bir yakınımıza kızgınlığımızı kendi çocuğumuza bağırarak çıkartmaya çalışmadık acaba? Sonra da çocuğumuza karşı suçluluk duygusuyla kıvranmadık? Hangi patronun kızdırdığı koca, eve gelince başka bahanelerle karısına bağırmadı peki?

Hatta biraz daha düşünelim, ÖZGECAN’IN KATİLİNE DUYDUĞUMUZ ÖFKE, acaba sadece Özgecan’ın katillerine mi, yoksa toplumdaki herkese mi? Kimimizin toplumumuzdaki tüm erkeklere, kimimizin AKP ve onun zihniyetine, kimimizin muhalefete, kimimizin müslümanlığa, kimimizin adalet sistemine yönelttiğimiz öfkemiz de, aslında herkese, her şeye ve tam da bu yüzden, “KENDİMİZE” Mİ?

HER ŞEYE “İSYAN EDİP”, HİÇBİR ŞEY YAPAMAMAMIZA MI? Bütün bu kızdıklarımıza karşı öfkemizi kusamamamız olmasın sakın Özgecan konusundaki tepkilerimizin büyüklüğünün nedeni? Özgecan hepimize “MEŞRU” bir öfke kusma alanı mı verdi yoksa?

“ÖFKE” de “SEVGİ” kadar doğal bir duyguyken, “SEVGİ” gibi kulağa hoş gelen ve insanlığın genel onayını alan bir duyguyu bile ifade etmesi YASAKLANMIŞ bir toplum olduğumuzdan olmasın sakın, öfkemizin ANCAK ve SADECE bu kadar YIKICI bir halde ifade edilebilmesi!

Acının dibinde olmasına rağmen Özgecan’ın babasının görüp, bizim göremediğimiz ne peki sizce? O nasıl bu durumda “SEVGİ”den bahsedebiliyor? Çünkü bence o, ÖFKENİN DE, SEVGİ gibi İNSANA AİT  bir duygu olduğu biliyor ve ” Hangisinin Beslenirse Onun Büyüyeceğini de”!

SUÇLU AYAĞA KALK! Şimdi sizce suçlu sadece Özgecan’ın katilleri mi?

KATİL HEPİMİZİZ, SUÇLU HEPİMİZİZ!

Peki şimdi ne olacak, cezamız ne?

BU TOPLUMUN CEZASI, ÖDÜLÜ OLACAK!

ÇÜNKÜ ÇÖZÜM DE BİZİZ!

BİZ OLMAYI, BEN OLMAYI, İNSAN OLMAYI BAŞARIRSAK!

Evet, kadınlar, erkekler, anneler, babalar, çocuklar, gençler, yaşlılar, o partililer, bu partililer, inananlar, inanmayanlar, o dinden olanlar, bu dinden olanlar, o mezhepten olanlar bu mezhepten olanlar, o ırktan, bu ırktan olanlar, işçiler, patronlar, ev kadınları, çalışanlar, çalışmayanlar, o dili konuşanlar, bu dili konuşanlar, konuşamayanlar, görenler göremeyenler, duyanlar, duymayanlar, yürüyenler, yürüyemeyenler, yaşayanlar, yaşıyormuş gibi yapanlar, herkes,

İNSAN OLAN HERKES, HEPİMİZ YENİDEN ÖĞRENECEĞİZ BÜTÜN DUYGULARI…

SEVGİYİ, ÖFKEYİ, İFADE ETMEYİ…

YIKMADAN, YAKMADAN! “

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz