Tiridine Bana Bana Kütahya

0

Porselen, çini deyince aklımıza gelen ilk şehirdir Kütahya. Bir de Antalya’ya arabayla gittiğimiz zamanlarda tabelasını görünce tatile yaklaştığımızı hatırlatan, merkezinde kocaman vazolu kent. Zaman zaman yolculuklarımız sırasında  şöyle arabayla içinde bir iki tur attığımız ama araçtan inmeye hiç bir zaman yeltenmediğimiz bu şehirde Beytur sayesinde birkaç saat geçirme imkanımız oldu. Kocaman bir caddesi olan bu şehir bana Afyon’u hatırlattı. Her iki şehir de birbirine bu kadar yakınken yerleşim ve turizm bakımından benzemesi çok doğal tabii. Güneşli bir Kütahya sabahında ilk durağımız 1410 yılında yapımı tamamlanan Ulu Camii oldu. Kütahya’daki Selatin camilerinden (Osmanlı döneminde sultanların yaptırdıkları camiler)  olan Ulu Camii dekorasyonunun sadeliği ve pastel renklerin uyumu ile bana İstanbul’daki Nur-u Osmaniye Camisini hatırlattı. İkisinde de huzur, ikisinde de abartıdan, gösterişten uzak sadece niyetlerin konuştuğu bir ortam var gibi geldi.

kütahya-Ulu

camii

Şehir’de gezerken ya da bir kahvede otururken Kütahya’da olduğunuzu hemen anlıyorsunuz. Masalar, mağazalar, tabaklar… Mutlaka bir köşesinde çini var. Caminin karşısındaki çaycının da şirin masaları bu süslemeden payını fazlasıyla almıştı.

çay

kale5. y.y.da Bizansların yaptırdığı surlarla, Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından yapılan onarım ve eklerle güçlendirilen Kütahya Kalesi şehri adeta koruyan bir eser. Yukarı, iç ve aşağı kale olmak üzere üç bölümden oluşan kale aynı zamanda Kütahya şehrinin ilk kurulduğu yer olarak da biliniyor. Çini Müzesi ve  Arkeoloji Müzesi de Kütahya’da görülecek yerler arasında.konak

Kütahya’da ne yiyelim derken İstanbul’dan arayan bir arkadaşın önerisi üzerine Kütahya Konakları’nın bulunduğu sokakta bulduk kendimizi. Yan yana sıralanmış ve şehrin eski dokusunu koruyan bu güzel konaklardan Hanedan Konağı’na tanrı misafiri şeklinde girdik. Sıcacık gelen pidelerin ardından ilk olarak Kütahya’nın özel yemeği, sade mantı ile makarna karışımı gibi olan  CİMCİK ile tanıştık. Sarımsaklı yoğurt ve pul biber ile servis edilen bu hamur işi yemek aç karnımıza şifa oldu doğrusu. Sonrasında gelen kıymalı mantıyı hepimiz biliriz fakat TİRİT de yine şehre özgü bir yemek. Rulo yapılıp gül şeklinde kesilip fırınlanmış yufka üzerine dökülmüş tavuk suyu ve en üstte de tavuk parçalarından oluşan bu yemek Kütahya Tiridi diye tanınıyor.

cimcik

tirit

Tiridine tiridine bana bana yedikten sonra kısacık da olsa gezip gördüğümüz Kütahya’ya veda ettik ve Aizonai Antik Kenti’ne doğru yola çıktık.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz