26 Eylül Türk Dil Bayramı Kutlu Olsun

0

Kuşakların Ortak Belleği

Aynı gökyüzünün altında yaşayan farklı kuşaklarız bu ülkede. Farklılıklarımız da zenginliklerimiz elbet. Büyüklerimizin deneyimini, bilgeliğini, sabrını; gençlerimizin heyecanı, yaratıcılığı, cesareti ile besleyip geliştirdiğimizde “gelişim” ve “yenilik” kendiliğinden geliyor. Her iki kelime de kulağa çok hoş geliyor öyle değil mi? Sürekli yeniliğin peşinde koştuğumuz ve değişimin baş döndürücü olduğu şu dönemde unutmamamız gereken şey “bellek.” Bu bellektir tüm kuşakları ortak çatı altında toplayan ve hiçbir kuşağı dışarıda bırakmayan.

Dil: Milletin Hafızası

Her milletin belleği, kendini ifade etme biçimi, dünyaya bakışının penceresi vardır. Bizim için bu pencere Türkçe’dir. Annelerimizin ninnilerinde, dedelerimizin masallarında, ilk öğrendiğimiz kelimelerde… Türkçe, hem geçmişimizdir hem geleceğimiz. Tam da bu yüzden 26 Eylül Türk Dil Bayramı yalnızca bir tarih değil; hatırlamanın, sahip çıkmanın ve birlikte sevmeyi yeniden öğrenmenin günüdür.

Dil, yalnızca kelimelerden ibaret değildir; bir milletin hafızası, hatıraları, sevinçleri ve acılarıdır. Bir çocuğun “anne” deyişinde, bir türkünün yanık ezgisinde, bir şairin kaleminden dökülen dizelerde hepimiz aynı duyguda buluşuruz.

Nazım Hikmet’in “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dizesiyle, Yaşar Kemal’in Çukurova’yı destanlaştıran anlatısıyla, Orhan Kemal’in işçi evlerinde yankılanan yalın diliyle Türkçemiz bize hem ekmeği hem umudu hatırlatır.

Bugünün Türkçesi

Değişim baş döndürücü; teknoloji çok hızlı ve korkutucu şekilde ilerliyor. Sadece işte, okulda değil; evde, günlük sosyal yaşantımızda da böyle. Dilimiz de bu değişimden fazlasıyla nasibini alıyor. Özellikle sosyal medya, Türkçeyi hem zenginleştiren hem de yaralayan bir alan. Bir yandan milyonlarca insan Türkçe yazıyor, üretiyor, paylaşıyor. Ama öte yandan yanlış yazımlar ve yabancı sözcüklerle karışmış bir “melez dil” günlük hayatımıza sızıyor.

Post paylaşmak (gönderi paylaşmak), mentionlamak (etiketlemek)… Yabancı dillerin gölgesinde kaybolan kelimeler; set etmek (ayarlamak), confirm etmek (onaylamak), FYI – For Your Information (bilginize)… İçimi acıtıyor. Ama bir yandan da Türkçe, sınırların ötesine taşınıyor; dizilerimizle, şarkılarımızla, kitaplarımızla farklı coğrafyalara ulaşıyor. Yurt dışındaki üniversitelerde Türkoloji bölümleri açılıyor.

Demek ki Türkçe hem kırılgan hem güçlü. Kırılgan, çünkü ihmale gelmez. Güçlü, çünkü yüzyıllardır ayakta. Onu yaşatmak ise bizim elimizde.

Bir Sevda Olarak Türkçe

Türkçe yalnızca bir dil değil, bir sevda. Bir şiir okuduğumuzda gözlerimizi dolduran, bir çocuk “baba” dediğinde içimizi ısıtan, bir yabancıdan “Merhaba” duyduğumuzda kalbimizi gururla titreten bir sevda.

Türk Dil Bayramı’nı kutlamak, aslında bu sevdayı yeniden hatırlamaktır. Türkçe’nin gövdesi geçmişte, dalları gelecekte uzanır. Bizler o ağacın kökleriyiz, çocuklarımız ise filizleri. Eğer bizler kökleri sağlam tutmazsak, filizlerin büyümesi her geçen gün zorlaşacak.

26 Eylül Türk Dil Bayramı, kutlamaktan öte; hatırlama ve sahip çıkma günü. Gelin Türkçemizi sevelim, koruyalım, güzelleştirelim. Kitap okuyalım, çocuklarımızla güzel Türkçe konuşalım, yazalım, üretelim. Çünkü dilini yaşatan, aslında kendini yaşatır.

Unutmayalım: Türkçe bizim kalbimizin sesi, geleceğimizin nefesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz