Grand Canyon Gezimiz

Renklerin, doğanın, ekolojik yapının bir mozaiği olan Grand Canyon ya da Büyük Kanyon, Amerika’da görmek istediğim yerlerin başında geliyordu. Her ne kadar yazılarımda yabancı kelime kullanmak istemesem de buraya Grand demek bana çok daha yerinde geliyor. Çünkü o kadar büyük ki sanki sahip olduğu yere ait dili kullanmazsam haksızlık olacak.

Ergenle Grand Canyon

Duru’nun Los Angeles’taki yaz okulu deneyimini fırsat bilip yaklaşık dört buçuk saat uzaklıktaki Las Vegas’a gidince ilk işimiz ertesi gün için bu ulusal park ziyaretini planlamak oldu. Las Vegas’tan kanyona otobüs ve helikopter turları mevcut fakat biz daha ekonomik olduğundan kendi aracımızla gitmeyi tercih ettik. Böylece yol üstünde istediğimiz yerlerde durup değişik mekanları, bitki örtüsünü inceleme fırsatı bulduk. Grand Canyon’a giderken görülecek yerlerin başında Hoover Dam (baraj) ve tarihi yol Route 66 geliyor bence.

Arizona eyaletinde bulunan, Amerika’da en çok ziyaret edilen ve en büyük ulusal parklardan biri olan Grand Canyon aynı zamanda Unesco Dünya Mirası listesinde. Muhteşem Kolarado Nehri kanyonu ikiye ayırıyor. Biz vakitimiz kısıtlı olduğundan bu kez sadece kanyonun West Rim kısmını gezebildik. Her ne kadar biz buraya hayran kalıp her bir noktada uzun uzun vakit geçirsek de parkın asıl ulusal park sayılan kısmı South Rim. Las Vegas’tan yaklaşık dört buçuk saat sürdüğü için buraya özel bir program yapmayı ileriki zamanlar için düşünüyoruz. Bu arada South Rim yıl boyunca açık ama bizim gezdiğimiz bölge 15 Mayıs ile 15 Ekim tarihleri arasında açık aklınızda olsun.

Kanyona geldiğinizde ilk işiniz ziyaretçi noktasına gitmek oluyor. Burada çok değişik tur alternatifleri var. Uçmaktan korkmuyorsanız – ki kanyonda uçmak bence her babayiğidin harcı değil- paranız da çoksa helikopter turu satın alabilirsiniz. Otobüs turlarının çok farklı seçenekleri var. Biz Skywalk’ u da kapsayan, üç noktaya giden ve öğle yemekli turu tercih ettik. Kişi başı 66 dolar. Daha detay için Grandcanyonwest.com dan bilgi alınabilir. Çocuk için ayrıca bir indirim yok. Bu arada kanyona aracınızla giremiyorsunuz. Özel otopark var ve herkes aracını buraya bırakıp, parkın özel otobüsleri- shuttle- ile geziyor. Daha gideceğimiz ilk durağa varmadan gördüğümüz manzara nefeslerimizi kesti diyebilirim. İnsan kendini başka bir dünyaya uçarak gelmiş hissediyor ve konacak bir nokta arıyor.

466 kilometre uzunluğundaki Kanyon, Kolorado Irmağı‘nın kanalı milyonlarca yılda yarmasıyla oluşmuş. Genişliği 400 metre ile 2.4 kilometre arasında değişirken derinliği 1600 metreye kadar ulaşıyormuş.

İlk durağımız Hualapai Ranch. Bir kovboy köyü kurulmuş ve size o dönemleri yaşatan çeşitli interaktif gösteriler yapıyorlar. Bir yerden yaşlı bir kovboy çıkıp silah kullanmayı öğretiyor, diğer yanda eski at arabaları sergileniyor. Dükkanların kapıları filmlerde gördüğümüz o bar kapıları gibi yaylı. Burada kanyonda değil de daha çok Batı Hikayesi filminin içinde hissediyorsunuz kendinizi.

İkinci durağımız Eagle Point adını kartala benzeyen ve iki dağın kartal kanatlarını anımsattığı manzaradan alıyor.

Yükseklik korkusu olanlar, biraz sakar hissedenler, dengesini tam olarak sağlayamayanlar için burası oldukça tehlikeli aslında. Çünkü hiçbir şekilde güvenlik önlemi yok ve en ufak bir dikkatsizlik, ya da baş dönmesi sonucu sonunuz çok acı olabilir. İnsan burada düşünmeden edemiyor “ Nasıl olur da tek bir tel ya da şerit ya da uyarı levhası koymazlar” Hele ilk geldiğimizde insanların kayaların ucuna kadar gidip selfie çektiklerini, tehlikeli pozlar verdiklerini görünce ne kadar ihmalkar olduklarını düşünürken bir süre sonra ne kadar daha uca gidebilirim pazarlığı yaparken buldum kendimi.

Sonsuz bir özgürlük hissi yaşıyorsunuz, bu evrende ne kadar minik bir nokta olduğunuzu idrak ediyorsunuz, ölümün ne kadar yakın, yaşamın ne kadar değerli olduğunu sorguluyorsunuz. İki milyar yıllık bir kayaya oturup sadece bakmak istiyorsunuz. Durmak ve bakmak. Vaktim olsa saatlerce durup öylece dinlemek isterdim, yaşamı, kendimi, doğayı.

Grand Canyon- Skywalk

Ve işte tabanı cam olan Skywalk. 4000 feet yüksekliğinde cam köprü. 2007 yılında açılan U şeklindeki köprüde yürürken kendimi olimpiyatlarda rekor deneme yapıyor gibi hissettim. Bulutlarla yürümek mi dersiniz, evrene meydan okumak diye mi tanımlarsınız bilmem ama Skywalker olmak olağanüstü bir deneyim. Girerken tüm özel eşyalarınızı çantanız, telefonunuz, şapkanız dahil her şeyi kilitli dolaplara bırakıyorsunuz. Oldukça rüzgarlı olduğundan yürümek de bir o kadar heyecanlı. Sizi resmen şaklaban yapıp fotoğrafınızı çekmek istiyorlar, sakın ola ki kanmayın. Bu kadar kötü ve özensiz olamazlar.

Guano Point üçüncü durağımız. Kolarado Nehri’nin ışıl ışıl yanan görüntüsü, güneşin yavaş yavaş batışı, yüzlerce kuşun üzerinizden süzülmesi… Cennet varsa bu olsa gerek. Üstelik yanınızda en sevdikleriniz.

Gittiğimiz tüm noktalara shuttle aracılığıyla ulaştık. Her birinin arası en fazla on dakika sürüyor. Biz Ağustos ayında gitmemize rağmen hava şansımıza o gün çok sıcak değildi tam gezme havasıydı fakat her zaman öyle olmayabilir ve aşırı sıcak sizi bunaltabilir. Yazlık giysiler, şapka, güneş gözlüğü, spor ayakkabısı, güneş kremi olmazsa olmazlar bence. Yanınızda mutlaka su da bulundurmak gerek.

Kendinizi kuşe kağıda basılmış dev bir atlasta nokta olarak hissedeceğiniz, doğada karşılaşabileceğiniz en farklı kızıl renk tonlarını bir arada göreceğiniz ve gökyüzüne bu kadar yakın olup da dev bir yarığın en dibinde hissedeceğiniz çok özel bir yer Grand Canyon.

Bir sonraki yazımın South Rim olması dileğiyle.