Her şey iki yıl önce arkadaşım Deniz Çakmakçı’nın anlata anlata bitiremediği “tiny house” adı verilen küçük evine gitmemle başladı. Küçük ev dediğime bakmayın, metrekare olarak ev küçük olabilir ama hayaller çok büyük bu evlerde. Şimdi tiny house nedir diye sorabilirsin sevgili okur. İngilizce olarak “küçük ev” demek ama sadece küçük bir ev değil, bir yaşam felsefesi bu. İki yıl her yaz iki günlüğüne Assos’ta bulunan bu yaşam köyüne gittiğimde burada bir küçük ev de biz alalım diye içten içe çok istedim. Ve işte bu ilkbaharda bu dileğim gerçek oldu. Yaklaşık üç aydır farklı bir hayat yaşamaya başladım, doğru çok yeni henüz. Başladım diyorum çünkü ev halkı henüz tam anlamıyla şehri bırak(a)madı. Kimi zaman onlarla kimi zaman tek başıma doğayla iç içe, minimal, sade bir yaşam deneyimliyorum.

Tiny house yaşamı benim için şehirden uzaklaşıp doğanın kalbine yerleşmek demek. Kuş sesleriyle uyanmak, yıldızları gökyüzünde saymak, rüzgarın sesini duymak, Kazdağları’nın eteklerinde olmak, sabah gözünü Kuzey Ege’nin serin sularında yıkamak… Beton duvarlar yerine, camdan bakarken gördüğüm zeytin ağaçları artık beni saran.

Eşyalardan, kalabalıktan, fazlalıklardan, gereksiz insanlardan kurtuldukça yüklerimden de arındığımı hissediyorum doğada, zihnim temizleniyor adeta. Ne kadar az, o kadar çok.
Tine house çok küçük değil mi, nasıl yaşıyorsun diyen çok soran oluyor. Evet, 30 metrekare alanda bir hayat bu, bahçeyi saymazsak. Çok sade ama çok işlevsel tasarlanması en büyük özelliği. Merdiven altı dolaplar, tezgah olan lavabo, askılı raflar, gizli çekmeceler gibi sıcak, samimi ama özgür bir yaşam.

Sorumlulukla özgürlük arasındaki dengeyi öğreniyorum burada; suyu tasarruflu kullanmak, çöpleri biriktirmek hatta ileride bir kompost yapma fikrim var, mümkün olduğunca doğal klima rüzgar oluşturan ortamlar yaratmak, kendi çöpünü atmak, aracını en dar alanda park edebilmek gibi.
Bir tiny house genellikle 10 ile 30 metrekare arasında oluyor. Tavan yüksekliği ferahlık hissi vermesi için 3-4 metre civarında olmalı. Bir kısmı tekerlekli römork üzerine kurulu bu evlerin tapu yerine ruhsatı oluyor ve cins olarak da RÖMORK olarak geçiyor. Yani aslında bir römorkta yaşıyoruz. Karavan gibi çekilebilir ve istenilen yere götürülebilir. Bulunduğumuz arsa bize ait değil kiralık. Biz 10 yıllığına kiralanmış bir zeytinlikteyiz ama Türkiye’de yasaya uygun çok farklı tiny house köyleri mevcut.

Tiny house yaşamında küçük alanlarda büyük hayalleri gerçekleştiriyorsunuz. Doğa ile iç içe, sade, bilinçli ve özgür bir yaşam isteyenler için deneyimlenmesi çok keyifli bir yaşam. Hele bir de uzaktan çalışma imkanınız varsa ballı lokma tatlısı.
Sadece bir mekan değil bir yaşam tarzı değişikliği için diye çok şey yazabilirim ama sabah pazardaki köylülerden taze taze aldığım sebzeleri ayıklayacağım ve pişireceğim. Hafta sonu için benimkiler geliyor kah deniz kah pinekleme kah gece sefası derken yemek yapmaya fırsat olmayacak.


























Çok iyi bir seçim. Bravo diyorum.
Bayıldım, harika bir şey yapmışsın. Ben de çok yükseliyorum tiny house yaşamına.
Hep izliyorum TLC de bu tür yaşamları ve yapımını Türkiye’de olduğunu bilmiyordum.
Güle güle otur şahane bir seçim doğayla iç içe yaşamak
Banucuğum senin cesaretini ve girişimlerini her zaman yürekten destekliyorum ve gıpta ile izliyorum.
Sevgiler