Anne niye ben?

38

Bugüne, bu haftaya “kuşlar böcekler ne de güzel, hayat sen de çok güzelsin, sarılalım, öpelim, evrene güzellikler yayalım” diye başlamayı çok isterdim. Maalesef çok güzel başlayan cumartesimizin karamsar, kavgalı ama en kötüsü de kızımı çok üzen bir pazar günü ve akşamına gebe olduğunu yaşamadan bilemezmişiz. Kavgalı kısmı beni her ne kadar çok yakından ilgilendirmese de toplu yaşam alanları içinde birbirimize olan tavırlarımızın ve ortak yaşam alanlarımızın yarattığı birlikte olma /olamama neticesinde jandarmada bitti. Bu konu ayrı bir yazı konusudur ve hayatımda ilk defa şahit olarak gittiğim bu yer, bana insanlarla ilgili çok şey öğretmiştir. 40’lı yaşlara sadece aylar kalmışken hala daha büyüdüğümü görmeme sevinmeli miyim üzülmeli miyim bilemedim.

Şimdi yazacaklarım ise bir annenin çaresiz kaldığı, söyleyecek söz bulamadığı, kendini kontrol etmeye çalışırken gece uykusunda sıktığı dişinin kırılması ile sözüm ona son bulduğu bir durumdur. Çocuğunuz hiç size gelip “Anne niye ben?” dedi mi? Ya da fiziksel ya da zihinsel engeli olup da bunu söyleyemediği ama sizin çocuğunuzun gözlerinden bunu anladığınız oldu mu? Olduysa beni çok daha iyi anlayacağınızı umuyorum. Bunu anlamak için anne olmaya gerek de yok aslında, insan olmak yetiyor.

Yaz aylarını geçirdiğimiz ve kızımın neredeyse tüm yılını geçirse sıkılmayacağı bu köy içindeki ıssız sitemizde harika arkadaşları var. Her yaş her cins çocuk bir arada. Doğal olarak her birinin farklı göz rengi farklı kilosu farklı zekası farklı aile yapısı var. Kimisiyle eskiden tanışığız, kimisiyle burada tanışıp harika dostluklar edindik. Çocuklarımız kah küsüyor kah barışıyor kah ağlıyor…Biz genelde hep aynı dili konuşuyoruz ebeveynler olarak. Buraya kadar ne güzel değil mi her şey? Yaşı biraz daha büyük olanlar yavaştan ergen oldular ve tabii hepimizin geçtiği süreçlerden geçiyorlar. Kendilerini çok büyümüş zannetme, kızlarda kendini çok güzel görme, erkeklerde bıçkın delikanlı edaları…Gelin görün ki, bizim kız yaş olarak büyüse de boy olarak büyümüyor. Bana sakın “balık yağı içir , süt içir, badem yedir” demeyin, diyorsanız da bu kelimeyle yazıyı okumaya son verin.

Genetik testler, kıkırdak yapısı gibi özel testlerin hepsi yapılmakla beraber, el bilek filmi gibi klasik testlerin de her birini doktor bir defa dediği halde on defa yaptırarak ebeveyn olarak her şeyi yaptık. Sonuç iyi mi kötü bilmem ama en ufak bir sorun yok!!!Sorun olsa belki ivedi çözüm de olur. Babası ve annesi lisede boy atmış (tanıyanlar servi olmadığımızı bilir) bir çocuğun boyunun da şu anda uzamasını beklemiyoruz ama gel gör ki bunu kime, kimlere anlatırsın? Bu yaz kızım şu sorulardan/sözlerden bıktı:

– Sen okula gidiyor musun? (4.sınıfa geçti)

-Yemek yemiyor musun sen?

-Kaça gidiyorsun? – 4’e geçtim. Neeeeeeeeee sennn 4’e geçtin ha?

-Niye uzamadın sen bakayım süt içmiyor musun?

-Bak canım şunları yersen uzarsın…(uzamazsa ne olacak, senin yalancı çıkacağını geçtim, benim kızımın beklentisi ne olacak?)

Ya ben anne olarak…

-Niye uzamıyor bu çocuk?

-Doktora götürdün mü? (yok benim okuma yazmam yok, ayrıca dağda yaşıyorum)

-Balıkyağı içir sen buna (aaa bak ben hiç duymadım bunu, o ne)

-Ay bizim kız da böyleydi sonra bir uzadı. (Bana ne, sana ne)

Yanlış anlaşılmasın bu bir isyan yazısı değil, sadece kendi çapında çok okuyan, araştıran bir anne olarak, çevresinde yirmi dört saat danışacağı uzman arkadaşları olan bir insan olarak, interneti açıp “ne yapayım” sorusuna  cevap bulabilecek donanımı olan bir iş kadını olarak çaresiz kaldım. Bu yazıyı okuyan/okutturan kişilerde ya da onların çevresinde bir farkındalık yaratırsam ne mutlu bana, ne mutlu tüm çocuklara ve gelecek nesillere umuduyla yazıyorum.

Dün akşam önce kızım ağlayarak içeri girdi ve arkasından tüm çocuklar. Ben olayı tahmin ettim ve haftalardır zaten farkında olduğum, bizzat kulak misafiri olduğum ve çözüm bulmaya çalıştığım için yukarıdan onları ve babasını dinledim gizlice. Kızım, özellikle birkaç arkadaşının ismini vererek onun boyuyla alay ettiklerini, ondan üç-dört yaş küçük olanlardan bile kısa olduğu için onu oyunlarda -su topunda- adam yerine koymadıklarını, pas vermediklerini, hep ondan ve diğer arkadaşından uzaklaştıklarını ağlayarak, sümükleri karışmış halde anlatıyordu. Söz konusu kişiler savunmaya geçtiler tabii, onlar da kendilerinin farklı-onlara göre zayıf yanlarını söylediler. Bu arada sitenin tüm çocukları Duru’nun babasıyla da çok iyi arkadaş olduğundan son derece şeffaf bir konuşma geçti. Duru’dan özür dilediler ama o anda hiçbirini affetmedi. Çünkü çok kırılmıştı, kendini değersiz hissettiğini ve o an onu çok iyi anlayan okul arkadaşları ile internetten konuşmak istediğini söyledi. İfadesi de şuydu:

“Onlar benimle hiç alay etmiyor. Bana değer veriyorlar.”

Site arkadaşları da ona değer veriyor oysa, bir gün önce harika bir doğum günü kutladık. Hepsi bir takımdı adeta. Acaba çıkarlar söz konusu olduğunda, ya da fiziksel özelliklerimiz, artılarımız, eksilerimiz söz konusu olduğunda yetişkinler gibi çocuklar da bu kadar acımasız olabilir mi? Yoksa yaşamın her anında sürekli bir yarış, hırs içinde olan biz acımasız yetişkinler “çocuklar çok acımasız” deyip onları mı şekillendiriyoruz?

Zayıf olacaksın, uzun olacaksın, yönetici olacaksın, CEO olacaksın, en güzel sitede oturacaksın, çok para kazanacaksın, bakımlı olacaksın, en iyi okullarda okutacaksın çocuğunu, en iyi anaokuluna vereceksin, en popüler piyano öğretmeni kimse ondan ders aldıracaksın, balenin uluslararası sertifika verenine göndereceksin, tatilin en pahalısını yapacaksın, kocan en yakışıklı sen en fit olacaksın, Serdar Ortaç’ın Chloe ‘si gibi olacaksın…Hal böyle olunca çocukların yaklaşımları bana çok tuhaf gelmiyor doğrusu…

Bizim geceye dönersek, sitedeki en yakın kız arkadaşlarıyla ağlama seansı devam etti. Meğer ötekinin de ne dertleri varmış:)) Gece yarısı oldu ve o evine döndü, biz kaldık mı baş başa…Ben okuduklarım, sürekli söylediğim, o arada sorup soruşturduğum kadarıyla, “Canım kızım, her insanın farklı özellikleri vardır, kimi uzun kimi kısa, kimi gözlüklü, kimi şişman…Sen her sporu yapabiliyorsun, başarılı, sevilen bir çocuksun, hayatta…” derken, kızım yine ağlayarak;

 “Anne niye ben? Niye ben kısayım, söylediğin her şeyi yiyorum daha ne yapayım anne? ” deyince işte orada kalp krizi geçirmedim ya…

Ne derdiniz? Siz olsanız ne yapardınız?

Sevgili arkadaşım Tüten’in dün oğlu ciddi bir ev kazası geçirmiş. Çok üzüldüm. Acile gitmişler, ilk yardım yapılmış. Aren şimdi iyi. Tütenle konuşurken şunu düşündüm, fiziksel yaralar belki o an çok acıtıyor, heyecanlandırıyor ama tedavisi yapılıp geçiyor, ya gönül yaraları? Acile gitsen sarılmaz, ilacı yok, üstelik izi yıllar sona bile kalıyor.

“Ben sitede sessiz yerlere gidip gizlice ağlıyorum hep” dediğinde çıkıp da o siteyi dağıtmadım ya, tamamen subjektif davranıp avazım çıktığı kadar bağırmadım ya helal olsun bana. Şimdi bunlar olurken hiç farkında olmadınız mı dediğinizi duyar gibiyim. Tabii ki gizlice ağladığını bilmiyordum ama üzüldüğünü biliyorum. Çünkü ben de yıllarca yaşadım aynı şeyleri. Boyun kısa olduğundan tahtaya ulaşamazdım, öğretmen “biri tahtayı silsin” dediğinde, arkadaşlarım hep “Banu silsin” derdi…

Üstelik kızıma “biz öyle demedik” diye inkar eden arkadaşlarının söylediklerini de bizzat duyuyorum haftalardır. Fakat hangi çocuğu, hangi yetişkini değiştirebilirsiniz? Hadi on  çocuğu değiştirdiniz, “kızıma böyle demeyin” dediniz, hayat boyu sürekli kızımı korumak adına kime ne kadar ulaşabiliriz? Biz çevreyi değiştirmek yerine, kızımıza sağlam durmasını, hayatta böyle farklılıkların olacağını, onun çok başarılı olduğunu, şu an boyu kısa olabilir ama ileride uzayabileceğini, uzamasa da hayatta çok farklı yönlerde başarılı olacağını yani, kendiyle başa çıkması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Gelin görün ki, siz de tıkanıyorsunuz. Doğrunun ne olduğunu biliyorsunuz ama günümüzde dış görünüşün bu kadar önemli olduğu dünyada dokuz yaşında bir kız çocuğuna o kadar kolay anlatamıyorsunuz.

Şunu düşündüm tüm gece; biz ebeveyn olarak onu anlıyoruz, konuşmasını, içini dökmesini elimizden geldiğince sağlıyoruz. Kendine güvenen bir genç kız olarak yetişmesine çabalıyoruz. Ya toplum tarafından bu kadar acımasızca eleştirilen çocuklar, fiziksel/zihinsel engelli çocuklar ve onların aileleri? Konuşamayan çocuklar, içine atan çocuklar, yorulan ebeveynler?

Dün sitede kavga çıktı dedim ya, on yedi aile tek bir aileye karşıydı…Tek aile, yaşlı anne baba ve 40’lı yaşların sonuna yaklaşmış ve hiç evlenmeyen iki kızdan oluşuyor. Sorun da, site yönetiminde tek bir oy alamamış olmalarının verdiği sinirle, spor sahasında oynayan çocuklara bağırıp defolun gidin “eşek oğlu eşekler” demeleri. Kızlar şişman, gözlüklü, bir bayan için de oldukça sert sözlüler.  Babanın tek bacağı yok, yaşlı anne şeker hastası. Tek bir dostları yok, çocuk sevmiyorlar, kimseye güvenmiyorlar. Yargılayamıyorum.

Başkasının makosenlerini giymeden kimseyi yargılamamayı ben çoktan öğrendim.

Şu an evde durum şu, tüm site çocukları aşağıda bizim evde oynuyor. Dün yaşananlar yaşandı, benim kızımın içinde bir yerlerde duruyor, anne babası tarafından sarılmak üzere. Duru bir ara beni odasına çağırdı “anne şu an o kadar kızgın değilim futbol oynadık ama üzgünüm çünkü biliyorum ki yine olacak, onlar yapmasa bile başkaları yapacak”

Ah kızım o başkaları! hayat boyu olacak üstelik boyuna değil, kalbine kadar karışacaklar. Hoş geldin gerçek dünyaya…

38 YORUMLAR

  1. Ah canım Banu, seni o kadar iyi anlıyorum ki. Oğlum neredeyse orta son sınıfta normal bir uzama dönemine geçti. Hep minicik, şirin bir oğlan çocuğu oldu o zamana kadar senin yaşadığın pek çok şeyi ben yaşadım, çocuk yaşadı. Sıradan insanların lafları o kadar etkilemedi belki ama ortaokula başlatmak için kayda götürdüğümüz kolejin müdür yardımcısı “bu çocuk niye bu kadar kısa, yarısı yerin altında mı?” diye sormadı mı, o an o okulu yakasım geldi. Bunu söyleyen tecrübeli bir eğitimci üstelik. Neyse ki kızıp caymamışım. O okulun rehber öğretmeni oğluma öyle ilgilendi, öyle bir değer verdi ki boy moy solda sıfır kaldı. Sonucu merak ediyorsan söyleyim, oğlum şimdi bir yetişkin ve Türkiye standartlarına göre uzun sayılacak bir boya sahip, ne kısa kaldı ne de boyu için zamanında kendine söylenenleri hatırlıyor. Hatta boyunun kısa olup geç uzadığını bile unutmuştur eminim. Kızının en büyük şansı senin bir bir anneye sahip olması, eminim uzayacak ve bu günleri unutacak ama hayat öyle kötü ki iş boyla falan kalmayacak senin dediğin gibi. Ne diyeyim Allah her daim iyi insanlarla, değerini bilecek insanlarla karşılaştırsın. İkinizi de öpüyorum…

  2. Banu’cum yazdıklarını okuyunca gözlerim doldu ve kızımın gözlükleri yüzünden kendisini çirkin hissettiği zaman karşı karşıya olduğum çaresizlik geldi aklıma. Hayatta herşey olduğu gibi bunlarda gelip geçecek delip geçecek. Sanırım biricik güzelliklerimizi özgüvenlerini ayakta tutmak için elimizden geleni yapmak ve sayıları 1 -2 bile olsa sohbet ettiğimiz tüm çocuklarla yargılamadan bu konuyu konuşmak ve kafalarına ışık yanmasını sağlamak ebeveyn olarak yapabileceğimiz. Sevgilerimi gönderiyorum sana ve Duru’cuğuma.

  3. valla sozun bittigi yerdeyim su an ..ne denir ne soylenir hic bilemiyorum. bir yumruk bogazima oturdu…biz buyukler bilmeden , dikkatsizce , istemeden de olsa cocuklari bu sekilde sekillendiriyor muyuz ya..bu sisman bu kisa bu soyle boyle diye..cunku cocuklarin bunlari zamanla ogrendigini dusunuyorum bizden cevreden gorerek. belki benim cocugum yapmaz diyoruz ama sonra arkadaslarinla bir bakiyoruz ki bizimki en onde gideni..Durucum su an kalbin cok kirik biliyorum ne soylesek fayda etmez ama hayat bu canim ya ne kalp kirikliklari ile ugrasacaksin..Ama sanslisin ki boyle bir anne babaya sahip olmak her cocuga nasip olmaz. dilerim ki hayatta kalp kirikliklarin sadece bir goz acip kapama kadar sursun ve sen hep mutlu ol benim sporcu vucutlu
    guzel kizim..

  4. Çocukluğunda çocuk zulmünü erişkin destekli olarak dibine kadar yaşamış, buna sebep kendi sokağımda oynayamaz olmuştum. Ben de kendime başka mahallenin çocuklarının arasında yaşam aramış ve bulduğumda neredeyse yok olan özgüvenim yerine gelmişti, sorun bende değildi. Yıllar sonra benzerini okulda yaşadığımda artık daha dirençliydim ve bu sefer daha kolay oldu.
    Duru’cuğa fiziksel görünümün bütünün çok azı olduğunu önemli olanın akıl olduğunu ve bazen akıllı tek bir arkadaşın yirmi tane bugün var, yarın yok arkadaşa yeğ olduğunu söylemek isterdim. Varsın oynamasınlar, oynatmasınlar…
    Bak bir de komik bir şey geldi aklıma… benim oğlan sitede ilk bahçeye çıktığı zamanlarda onu ufak görüp futbol maçlarında ya seyirci ya da yan hakem yaparlardı. yaşıtlarına yirmi santim bastıktan sonra şimdi kimin takımında forvet oynayacak diye kavga ediyorlar.
    Geçecek… Duru cancağazıma öpücükler. Boşversin, o işe yaramazları…

  5. Duru’yu bu yaz tanıdım… Fiziksel bir özelliği kafasına dert etmeyecek kadar bilinçli, özgüvenli gördüm O’nu. Windsurf dersinde yelken büyük geldiğinde “seneye denerim” deyişini. Kafası bu kadar dolu olan bir insan, zaman zaman bunlara takılması doğal demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Fakat genel kitlenin yaptıklarını yapamaması sorun değil, herkesin yapamadıklarını yapabilmesi ise büyük bir ayrıcalık… Bunu hissetmesi yeterli… Sürüden ayrı bir çocuk O… Sevgilerimle…

  6. Ah Banu’cum ah, ne diyeyim… Anne niye ben, 9 yaşındaki Duru’cuk için ağır bir duygu olsa gerek? Çoğu zaman biz yetişkinlerin altından kalkamadığı bir durumken. Bu soru karşısında senin yaşadığınsa gerçekten tam bir çaresizlik. Gel gör ki, aslında söylenebilecek her şeyi de söylemişsiniz, yapılacak her şeyi ise büyük bir özenle yaptığınızı hep biliyorum.
    Bir yandan kırıklığını sararken, bir yandan da “biliyorum yine olacak”lara onu hazırlamak en iyisi gibi görünüyor. Çünkü dediği gibi olacak, maalesef! Bunu biliyor olmasının bile kendisini gelebilecek yaralardan koruyacağını söylemek, işe yarar diye düşünüyorum. Çünkü, bizim elimizden gelebilecek olan, onları mümkün olduğunca donanımlı hale getirmek. Kimlerle karşılaşabileceklerini ve onların yaptıklarını-söylediklerini kontrol edebilmek mümkün değil. Sitedeki arkadaş ortamı da, tam bir gerçek hayat pratiği tabii. Neyse ki hep böyle değil, okul ortamını da biliyor, kendisi söylüyor. Seçimlerini yaparken, bu iki farklı ortam Duru’ya hayatında çok destek olacak diye tahmin ediyorum.
    Bizim yapabileceklerimizden sonra, iş iyi dileklere kalıyor sadece, “Allah iyilerle karşılaştırsın. Bizimkilerde, başkalarının karşılaştığı iyilerden olsun inşallah.” Biliyorsun, benzer şeyleri Ali de yaşıyor, o kadar yakın ki anlattıkların. Ah ne gaflar, ah ne gaflar… Bir gün, böyle gaf yapan birine kendimi tutamayıp “Onun boyu küçük, büyüme ihtimali de yüksek. Sizin içinse artık pek ümit yok gibi görünüyor…” filan deyivereceğim :/) Sevgiler!

  7. Çocuklar bu dönemde ne yazıkki çok acımasız oluyorlar.Biz de dahil bır çok anne baba buna benzer sorunlar yaşamıştır.Ama çocuklar büyüdükçe değer yargıları da değişiyor.Vallahi arkadaşım lafı uzatmıcam sizinle 5 yıldır tanışıyorum görüsmediğimiz zamanlarda takip ediyorum öyle donanımlı ,öyle harika bir çocuk yetiştiriyosunuz ki .. Duru bu sayısız özellikleriyle lise ve sonraki hayatında paylaşılamayan arkadaş konumunda olacaktır.Anne-baba olarak siz
    Duru’yla ,Duru da sizle gurur duymalı.Ne mutlu size…Güzel aile.

  8. Benim bıdık gelişime göre kısaymış..daha 21 aylık ama geçen ay dr böyle bişiler dedi..izleyeceğiz dedi.. baba kısa anne kısa.. gerçi beklenti fazl aolmamalı gibi espri de yaptı :)
    ben çok çektim boy meselesinden sonra atlattım gitti…umarım oğlumun boyu uzar ne yapmalıyım dah aaraştırmadım açıkçası..içine dalarsam takılacağımdan korkuyorum..daha küçük çünkü..
    insanlar acımasız düşüncesiz olabiliyor helede bıdıklar.. ama o bıdıklara anneler babalar tatlı tatlı öğretmeli diğer bıdıkların da duygularının olduğunu..çocuklar rol modeli alıyorlar…tabi bazen birbirilerini taklit de edebiliyorlar..
    neyse…kısaca annelik zor :)
    Allah sağlık versin güzel Duru ya

  9. Banu’cum hep güzel yazıyorsun da, bu yazı ayrı dokundu bana ve sanırım ebeveyn olan herkese.. Tuhaf, yüzeysel ve ikiyüzlü bir toplum olduk ve bu beni de çok rahatsız ediyor; herşeyin en iyisini tüketmeye, en hoşunu olmaya çalışarak mutlu olmaya çalışan, parası, eğitimi olsa bile mutluluğu ve huzuru sadece görünürde olan ve bunu aynı şekilde çocuklarına yansıtan, her türlü farklılığı kusur olarak gören ve kusura da hoşgörüsüz bir toplum olduk maalesef…Çocuklar yapı olarak belli bir noktaya kadar zaten acımasız ve bencil olabiliyorlar ama hoşgörüyü, kusursuz olma hırsının saçmalığını bizden öğrenmeleri gerekiyor, ama bunu kaç ebeveyn farkında ve öğretebiliyor…. Ben bir parka gittiğimde bile sinir küpü olup geliyorum çook uzun zamandır; hemen tombiş, tombik, ay ne tatlısın deyiveriyor teyzenin-annenin teki. 1. Sana çocuğumla ilgili yorum yapma hakkı verdim mi, güzel bir şey de söyleme mümkünse, kamu malı değil, benim çocuğum? 2. Tombiş değil, normal sınırlarda çocuk, sadece ailece iriyiz, çocuk hem boyda- hem kiloda 90. persentilde, işte teyzesi eski basketçi, dede eski yüzücü dolayısıyla ucundan yüzen benim ve hatta kızımın şimdiden omuzları ciddi geniş, yeğeni 2 metre deyip soy sop mu anlatmam lazım illa ?sen sormadan söyleyeyim teyze; şeker yedirmiyorum. 3 Tombiş de ne demek, bir kedi adı mı???Bir baktım ki kızım kediyi severken ben tombiş kediyim diye seviyor, yasakladım bu ve benzer fiziksel özelliklerine ait -güzel bile olsa- tüm sözleri, yakın çevrede zaten yasak da, şu teyzeleri-ebeveynleri ne yapmak lazım bilmiyorum, ama işte bu teyzelerin çocukları da;aaa o zayıf, aa o tombiş, aaa o kısa deyiveriyor, karşısındakine saygı ve sevgi duyması gerektiğini- her durumda- aklına getirmeden….Yüzeyselliğin tavan yaptığı bir kültürde elimizden geleni yapacağız çocuklarımızı korumak için, ben de ilkokulda bir dönem kilolu olduğum için miss piggy olmuştum, zaten hiç de zayıf olmadım o ayrı, arıza bıraktı mı, yooo, benim ailemde iriydi ve yaşım gelince inceldim. Eminim ki Duru da uzayacak ama bence sizin gibi ebeveyni olduğu için onu gerektiğinden fazla etkilemeyecektir ilerde de yaşadıkları, kaldı ki, çok güzel bir kız o, söyle ona hatta, kızım doğmadan oğlum olursa, oğluma alacağım diye talip bile olmuştum resimlerinden, hatırlarsın… :))

  10. Canım Banuşum…Önce senin yazını sonrada yazılanları okudum…Hem üzüldüm hemde sonra güldüm dersem kızma…Bu toplumun şekilci bir toplum olduğunu biliyordum ama işi iyicene abarttıkları görünüyor..Çünkü bu şekilci yaklaşımlar işte böylesi basit olaylarda bile su yüzüne çıkıyor miniklerimizi üzüyor…Ben anneme bir arkadaşım için böyle bir cümle kullanacaktım veya bir arkadaşımı oyuna almayacaktım daaaaaa görecektim…İşte aile içi eğitim ve sonra bunun topluma yansıması ve bu günüm…Ama oğlumla ilgili komik anılarım var…demek herkesin oluyormuş..Duru’cum onu sevdiğimiz için mi bize çok ”hoş genç bir kız” görünüyor yoksa gerçekten öyle olduğu için mi onu ”hoş bir genç kız” görüyorum!?…Bunu düşünüp,inceleyip sana detaylandıracağım..Sizi seviyorum..İyi ki varsınız..

  11. Banu sen küçükken,şu an sana söylenen sözlerin aynısı bana da söyleniyordu.Özellikle Aslı için .O zaman annelerin çoğu ev hanımıydı bundan dolayı toplumda ki kanı çalışan anneler çocuklarına bakamaz onların beslenmesine önem vermez.Ev hanımları her konuda bilgilidirler,Çocuklarını iyi beslerler.Çalışanlarada bol bol nasihat verirler.Ama yıllar geçti üç çocuğumda Başarılı, sağlıklı Türkiye standartlarına göre normal boyda ve kiloda bireyler oldular.Onun için sen gönlünü ferah tut sizler fevkalade ebeveyinlersiniz.32 sene eğitimcilik yaptım eğitiminizi ,Duru”ya yaklaşımınız çok güzel Bundan dolayı Erkan”ı ve Seni kutluyorum.Durucum çok sosyal kendine güveni çok yüksek(piyano resitalleriyle bunu kanıtlıyor)Bundan dolayı mantıklı düşünebilen bir çocuk hepinizi öpüyorum

  12. Yazini simdi okudum ve gercekten gözlerim doldu. Hayatta herkes ayni olmuyor ama bunu daha hayati yeni sorgulamaya başlayan o minik kalbe anlatmak imkansız. 30 yaşından sonra ciddi bir sivilce problemi yasadim; ergenlige yeni girdim diyelim:) hayatımdaki calkantilarin disa vurumuydu. Baska ciddi bir saglik sorunu çıkacağına vardin böyle ciksin. O dönemde boyle rasyonel olmuyor insan, daha duygusal, daha bir alingan. Tanimadigim insanlar bile ” Ayyy nr oldu yüzünüze? ” diyordu. Gunun sonunda 3-5 tane sivilce- sana ne ??? Inan Amerikan Hst’nde cilt doktoru bana ” Siz nasıl boyle dolaşıyorsunuz ? ” dedi. Beni cok iyi taniyorsun, o doktora ne yaptigimi tahmin edersin:) kalp kirila kirila sertlesiyor….

  13. Banucum bir yandan mutfakta tiramisu yapiyorum bir yandan da kafam hala Duru’da…( bu arada beklerim tiramisu yemeye ) birden aklima annemin sihirli cumlesi geldi. kucukken bende kisayim diye kafama cok takardim. Annecim devamli Bodur tavuk hergun pilic derdi. o ne ya derdim sinir olurdum her soylediginde.beni teselli etmek icin uyduruyor sanirdim. simdi 40’a 1 kala anliyorum cumlenin anlamini. 40’a 1 var biyolojik yasim ama gosterdigim yasim 27-28 öhöm öhöm …e bir bayan daha ne ister Durucum bu hayatta :))))

  14. Sevgili Banu, 2 kız çocuk annesi olarak, en çok çocuklarımızın üzüldüğü zaman kalbimizin acıdığını, onlar unutsa da bizim unutamadığımızı söylemek istedim. Bizim de çevremizde senin kızın gibi yaşıtlarına göre gayet minik bir kız çocuğumuz var. O bu minikliğini avantaja çevirmeyi başarmış, kendine güvenli ve tatlı bir genç kız olma yolunda. Daha küçükken aile olarak da bunu dert ederken – annesi samimi bir arkadaşım- çocuğun özellikle atletizmde yaşıtlarından çok hızlı koştuğunun keşfedilmesi ile spor alanında kendini kanıtlayarak daha da güçlendi. Şimdi bu konuda madalyaları var, kız ve erkek arkadaşları onu çok rahat sırtlarında taşıyabiliyorlar. Benim kızım iri ve o da ona özeniyor. Anne baba da bu boy konusuna daha fazla kafa yormamaya karar verdi (kendileri de dönemlerinin kısalarından). Çünkü biliyorlar ki her bir doktor, kızının psikolojisinde izler bırakıyor ve santim kazandırmıyor. Yine de seninle paylaşmak istediğim iki nokta var Banucum: Gece en geç 10:00 da uyumasını sağlayarak çocuğunun boy atmasını sağlayan bir anne arkadaşım ve 1 sene boyunca düzenli çinko vererek regli öncesi kızının 15 santim uzamasını sağlayan yakın bir akrabamız var. Eminim incelemişsindir. Kızına ve sana harika bir yaşsm diletim canım. Sevgiler

    • Sevgili Berna, zaten yaptıklarımı yazman bana çok iyi geldi demek doğru yoldayım. Gece en geç 21:00 de yatar, yıllardır çinko içer. İyi ki yazdın ve içim daha rahatladı çok ama çok tesekkürler

  15. dün.. biz kimden kaçıyorduk anne’yi bitidim.. perihan mağden.. sahilde senin kovan küçük diyor çocuklar romandaki kız çocuğuna ve oyunlarına almıyorlar..
    o sahneyi anımsattın bana.. gerçi onlar.. tanışmamış henüz..

    insan oğlu her yaşta.. kayıt halinde bence..
    o kayıtları..
    onun boyu bunun kilosu şunun kekemeliği.. hiç belli etmese de ilk gerektiğinde masanın üzerine çakıveriyor..
    çocukların bundan ayrı olduğunu düşünmüyorum..
    hatta çocuklar daha acımasız olabilirler bazen..

    ama alışılır hepsine..
    zaten duru da üzülse bile..
    okul arkadaşlarım bana değer veriyorlar diyerek..
    bununla başa çıkabilirliğini göstermiş..

    başa çıkamayan onları sevenler.. koruyup kollama dürtüsü hissedenler.. yani sen ve babası..

    annem saime hanım sürekli analık köpeklil derdi.. ben de çok alınırdım..
    ben hiç birşey yapmıyorum ideale yakın çocuğum diye..
    şimdi anladım.. benden söz etmiyormuş..
    benim üzerimden gelen darbelerden söz ediyormuş..

    sevgilerimle.. sana ve duru’ya..

  16. Banucuğum anne-baba olarak senin yaşadıklarının farklı versiyonlarını inan hepimiz yaşıyoruz. Aynı durumu Melisa ‘da yaşıyoruz biz, maşallah arkadaşları hep selvi boylu olunca sorunumuz katlanarak artıyor :( bu yaz onu üzülürken, ağlarken çok gördüm ama yapacak bir şey yok. Yaşadıkları bence Duru’yu hayata karşı daha da güçlü yapacak çünkü Duru çok akıllı bir çocuk ve verdiğin emeklerin karşılığını Duru ‘dan fazlasıyla alacağına inanıyorum hem de yürekten. Karşısındaki insanın soyut kavramlarına (zekasına, yeteneğine, başarısına)kusur bulamayınca, somut olanlara yöneliyorlar maalesef :(Zamanın her şeyin ilacı olduğunu göreceksin….

  17. Ah Duru’cum ah… O kadar iyi anlıyorum ki seni… Bunlara kulak asmamayı öğreneceksin, ama bunlar seni büyütecek. İşin en güzel tarafı ne biliyor musun? Tüm bu yaşadıkların seni daha da güçlü ve iyi bir insan yapacak. Karşındakini asla ve asla kıyafetine, saç rengine, kilosuna, parasına göre ayırmayacaksın. Herkes senin için önemli ve değerli olacak.

  18. Banucummmm aynı dertten muzdaribiz:( Benim Duru da bu yaz hatta dün bile ne söylemlere maruz kaldı:( İki öğretmenin gafıyla bırak çocukları yetişkinlerle devam ediyor bu sorunlar:) Biri ing öğretmeniydi birinci sınıfın ilk günü kadın” Canım öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkmak gerekiyor” dediğinde benim kızın” Ben ayaktayım zaten” demesi diğeride tenis öğretmeninin”20 kg olmalısın bu ayın sonuna kadar”lafı:( Öğretmenlerle konuşup sorunları o anlık belki çözdük ama çocuktaki geride kalmışlık izi ne yazık ki kolay geçniyor:( Daima çevremdeki insanlara onun onurunu kırmadan kırılıp bükülmekten sıkıldım:( Bende babada böyleydik daha doğrusu büyük kızım bana çekmiş hep yıllarca kürdan lakabım oldu. Yemiyormusun içmiyormusun ya da annemi bunalttılar. Eşim Duru gibiymiş orta sona kadar küçük lise1 de birden boy atmış:) Doktorda böyle okduğunu söylüyor. Evet artık takmıyorum onun yanında konuştuklarında ben Duruşkamı böyle seviyorum diyorum mutlu oluyor. Çok şükğr kendisiyle barışık espri kabiliyeti yüksek bir çocuk. Umarım herşeyin üsresinden hayatının sonuna kadar gelebilir. Çocuklarımız sağlıklı neşeli ve sevecen bundan gerisi vız gelir canım:) Öpüyorum senide Durucuğumuda:)

  19. ya banucum çok içli,çok dertli yazmışsın
    hani diyoruz ya insanlar en çok birbirini överken değil birbirini yerip üzerken mutlu olmaktan hoşlanıyor
    özellikle de anneler :(
    neden,nasıl hiç anlamıyorum!

    lütfen kızına kısa boylu olup başka özellikleriyle herkesin ayakta alkışladığı örnekleri bulup göster belki aklına yatar buna daha fazla üzülmez aksine motive olur
    sadece bir fikir :)
    sevgiler

  20. Çocuğum yok, çocuk yetiştirmedim ama, etrafımda gözlem yapabileceğim kadar çocuklu arkadaşım var.
    Çocukların acımasız olduğu konusuna çok katılamıyorum. Sadece hesap etmeden konuşuyorlar, içlerinden geldiği gibi.
    Aslında bence çocukların toplum içindeki davranışları, aile içindeki genel hallerin yansıması. Bazen, bazı evlerde o kadar yüksek sesle ve kavga haliyle konuşuluyor ki, çocuklarda dışarıda kavga halinde oluyor.
    Yazını okuduğumda, ben olsam kızıma ne derdim diye düşündüm. Bir süre çaresizce düşündüm. En sonunda da , ne bu çocukların yaptıklarını, iç dünyalarını değiştirebilirim ne de kızıma yaptıklarını. Sadece kızımın bu duruma verdiği tepkiyi değiştirebilmesi konusunda etkim olabilir diye düşündüm. Kızıma, bu durumda, içinden geçenleri kavga ortamı yaratmayacak şekilde, sakin bir dille arkadaşlarına söylemesini ve içini o anda orada akıtmasını tavsiye ederdim. Yani o an içinden ne geçiyorsa, onları direkt olarak söylemesi. Bu önlem, arkadaşlarının tavırlarını düzeltmek için değil, Duru’nun iç dünyasını hafifletmek için gerekli diye düşündüm…
    Ne olursa olsun Duru çok şanslı bir çocuk. Eminim bunu kendi de biliyordur.
    Sana ve Duru’ya sevgilerimi gönderiyorum…

  21. Merhaba; biraz once nette bu konu ile ilgili arastirma yaparken denk
    Geldim blogunuza; yasadigim herseyi aynen ve ictenlile anlatmissiniz..sizinle bu konuda iki anne olarak konusmak isterim, mail adresiniz varsa oradan ulasmak arzusundayim.. Sevgiler…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz