Balık Krakerin Bunlardan Haberi Var Mı?

0

Göz pınarlarımdan süzülen birkaç damla yaşla geçmişe özlem duyduğum günler fazla bugünlerde. Belki 40’lı yaşlarımın son aylarını yaşadığımdan belki de artık fiilen olmasa da kanunen “emekli” sıfatına sahip olduğumdan.

Boş vakitlerimin çok, sorumluluğumun az, aklımın bir karış havada olduğu yılları özlüyorum dersem çok da doğru olmaz çünkü benim her zaman boyumdan büyük sorumluluklarım oldu. Ailenin en büyük çocuğu, çalışan bir annenin de baş yardımcısı olduğumdan iki kardeşimin bakımı, dışarıdan eve en erken gelen kişi olarak anahtarla kapıyı açıp -sabah apar topar çıkıldığı için- dağınık evi toplama işi, kimi zaman kardeşleri kreş ya da okuldan alma gibi yazılı olmayan ama benden beklenen görev tanımlarım oldu hep.

Aklım bir karış havada mıydı diye kendi kendime sorduğumda “asla” diyebilecek kadar eminim yanıttan. Sadece üniversite yıllarımda çok politik bir ortamda okuduğum halde nasıl o kadar apolitik kalabildiğimi bugünkü akıl, düşünce ve yaşanmışlıklarımla çok sorguluyorum. Boş vakit kavramı ise hiç benlik olmadı. Ortaokul yıllarımda yaz tatilinde mahallemizdeki düğme atölyesinde delikleri kapalı çıkan defolu düğmelerin deliklerini açarak torba başına para kazanmaktan tutun da üniversitede okurken verdiğim özel derslere kadar harçlığını çıkaran bir genç oldum.

Yazdıklarım mutsuz bir çocukluk, gençlik yaşamışım gibi anlaşılmasın. Meyve ağaçları tepesinde, boş arsalarda, arkadaşlarımla oyun oynayarak geçen çocukluk, sosyal, özgür, eğlenceli geçen bir gençlik yaşadım.  Ama hep yaşımdan büyük, yaşımdan beklenmeyecek olgunlukta davranışlarla hareket ettim.

Geçmişe duyduğum özlem kime, neye öyleyse?

Hatasız olmayı, en iyisini yapmayı, hep birilerinin sorununu çözmeyi, konuşan değil dinleyen, anlatan değil anlayan olmayı, empatik davranmayı, bir ihtiyaç anında ilk aranacak kişi, acil durumda kırılacak camın içindeki yardım düğmesi olmayı tek DOĞRU bildim. “Hayır” dersem karşımdakini kırarım, ya da ne gerek var şimdi yüz yüze bakıyoruz, diye düşünürken herkesi mutlu etmem gerektiğini zannettim.

Geçmişe özlem, belki de yeniden çocuk olmaya dair. Bazı şeyleri bugünkü kafamla yapabilmek için yeniden bir fırsata duyulan ihtiyaç, belki.  Daha çok hata yapmak, buna izin vermek ya da…

İlkokulda kantinden haftada bir gün bir şey alma hakkımı çoğunlukla balık krakerden yana kullanırdım. Evde kimsenin olmadığı anlarda balıklarla adımı yazar, yazarken hayaller kurardım. Nasıl bir geleceğim olacak, ne iş yapacağım, nerede yaşayacağım gibi bitmek bilmeyen sorular. Sonra da son balık bitip ismim yok olana kadar yerdim tüm krakerleri. Olur da eve erken gelen olursa avuçlayıp ağzıma atardım tüm kalanları.

Geçenlerde geçmişe, tam da her şeyin çok daha sade, ahlaklı, basit olduğu geçmişe özlem duyduğum günlerde market rafında balık kraker gördüm. Çok eski bir dostla uzun yıllardan sonra karşılaşmışım gibi sevindim. Alıp koşa koşa eve geldim, anahtarımla kapıyı açtım, evde kimse yokken balıklarla adımı yazmaya başladım. Ve; hatalar yapmaya hakkım olduğunu, kimseyi mutlu etmek zorunda olmadığımı, kimseyle yarışmadığımı, tepelerde gezerken diplerde de yüzebileceğimi, alınganlıklarımın beni kötü biri yapmadığını, başkalarına sevgimi göstermenin ya da kibar davranmamın eziklik sayılmayacağını kendime hatırlatırken anahtarla kapının kilidinin çevrildiğini duydum.

Göz pınarlarımı silerek tüm krakerleri bir anda avuçlayıp yuttum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz