Ben anahtar görmekten nefret ederim. Bu da nereden çıktı, insan niye anahtar görmek istemez ki diyebilirsiniz. Şöyle ki, okul hayatım boyunca -ilkokuldan üniversite bitene kadar- evin kapısını hep anahtarımla açtım. Bana kapıyı açan hiç olmadı neredeyse diyebilirim. Sizin için size özel ev anahtarınızın olması, kendinizi büyümüş hissettirebilir, sorumluluk duygunuzu arttırabilir ama bana anahtar hep yükümlülükler, görev, yorgunluk hissettirdi.
Annem çalıştığı için sabah evden hep beraber, bazen önce o, sonra babam ve en son biz kardeşlerim çıkardık. Evi öylece, çoğu zaman kahvaltı masası ortada bırakırdık. İlk gelen genelde ben olurdum ve bilirdim ki evde kimse yok, annem gelince yorulmasın diye elimden geldiğince evi toparlar, çayın dibi kurumuş bardakları suda ıslatır, yatakları toplamaya çalışırdım akşam olmaya yakın. Kardeşlerimi karşılardım gelmelerine yakın. Onlar şanslıydı çünkü büyük abla olarak ben önceden eve gelmiş, küçük annecilik oynamaya başlamış olurdum.
Ben anahtarı hiç sevmem, çünkü okuldan gelip annelerinin günlerine dahil olup kek, börekle beş çayı yapan arkadaşlarımla arama girdi yıllar boyu. Ne çok özenirdim, okuldan eve değil de komşuda olan annesinin yanına giden çocuklara. Bu yüzden sömestre tatilinde öğretmen olan annemden hep ev gezmelerine gitmemizi isterdim belki de.
Anahtarı hiç sevmedim çünkü kek kokusu yerine, sabahtan sofra üstünde açıkta kalmış peynir kokulu eve girdim yıllar boyu. Bu yüzden hep ev hanımı olacağım derdim, “büyüyünce ne olacaksın” diyenlere…Büyüdüm, evlendim, anne oldum, ev-iş hanımı oldum. Hem çalışıp hem çocuğuma daha çok vakit ayıracağım, her zaman olmasa da çoğu zaman onun okuldan gelme saatinde evde olup onu karşılayacağım bir iş modeli seçtim kendime. Elbet ki bu seçimimin de bedelleri oldu, oluyor, olacak. Ama kızım kek kokulu eve giriyor.
Üstelik dün ona, o çok istediği için evin anahtarından yaptırdık. İlk anahtarına sahip oldu ve hemen “birgün kullanırım” diye yazın seyahatten aldığımız anahtarlığını taktı. Ne dedi ama biliyor musunuz; “ANNE, ANAHTARIM VAR AMA BU YEDEK. BANA YİNE KAPIYI SEN AÇ”
çok hoş :)) o da büyüyünce evinin kapısını açan güzel bir anne ve kek kokusunu hatırladıkça mutlu olacak.. şanslı olan çok az çocuktan birisi olarak.
Işın Abla’cım ne güzel bir yorum bu
Canım, yine harika bir konuya değinmişsin. Aynı hisler bende de aynen mevcut. Bu nedenle, hala evde biri olduğunu biliyorsam, anahtarım olduğu halde zili çalarım, nefret ederim anahtarla kapıyı açmak zorunda kalmaktan… Çok şükür, ben de oğluma bunu yaşatmayacak lükse sahibim. Onun için evde olamadığım zamanlarda o benim iş yerime geliyor en azından…
Anahtarımız çantamızdan eksilmeden, anahtarsız günler dilerim.
Ağlattın beni kuzenim, seni bizi yaşamımızı düşündüm. Zordu…Bizim için olduğu kadar analarımız için de zordu
Banucuğum ben de çalışan bir annenin çocuğu olarak seni çok iyi anlıyorum. İçinde kristal avizeler yanan çay, kek börek ve kısır kokulu ev değil yuva kokan evleri ben de özlerdim. Anne sıcaklığı herkese güven verir evi yuva yapar. Kardeşimle ben sık sık arkadaşımın annesinin evine 5 çayına giderdik. 40 yaşına geldim. Arkadaşımın annesiyle karşılaştım geçen gün. Hala o da ben de o günleri hatırlıyoruz. Belki de kristal avizeli evler yüzünden hala florasan lambanın hastane ve yurt ortamını hatırlatan ışığını hiç sevmem. Bugün her nekadar erken çıksam da kızım eve geldiğinde ben evde olamıyorum. Bu da beni üzüyor.
AY EVETTT o florasan lambalar var bir de di mi:))) Sen eminim evde olunca güzel kızınla acısını çıkarıyorsundur
bloğunuz çok güzel takibe aldım hemenç.
çok güzel bir yazı olmuş..benim de evin kapısını anahtarla açtığım zamanlarım olmuştur ama ben daha çok annemin açtığı zamanları hatırlamak istiyorum.
benim kzıım da şu an şanssız çünkü annesinin tam zamanlı bir işi var maalesef..
belki ileri de ben açarım da oda benim gibi benim açtığım zamanları hatırlamak ister :)
sevgiler..
Çok teşekkürler. BEnim de kızımın adı Duru, Umarız çocuklarımız için herseyin en dogrusu en güzeli olur.Sevgiler
aa ne güzel bir tesadüf olmuşşş :)umarım inşallah :)..ben de buna benzer daha geçen hafta bir yazı yazmıştım “Çalışan annelerin daimi iç sızısı” diye onun üstüne geldi bu yazı
http://www.enduruyanim.com/2012/11/01/calisan-annelerin-daimi-ic-sizisi/
Banucum senın yasadıgın bu deneyımler sen serzenıste bulunsanda,senı hayata cok guzel hazırlamıs hem basarılı bır anne hem de basarılı bır ıs kadını oldun.O zamanlar aldıgın sorumlulugun meyvelerını bence cok guzel topluyorsun sımdı.Eliz dora da bu sene anahtar sahıbı oldu.Herkesten once gıdıp kapıyı acma sevdası var ama okuldan geldıgınde anahtarla acsada karsısında mutfakta onun ıcın hazırlanan yemeklerın basında benı gormek ıstıyor ,annanesı karsılayınca bıle cok bozuluyor :(( benım annem ev hanımıydı hep o karsıladı .Ablamla ılk eve anahtarla gırıp annemın henuz gelmemıs oldugu gunkı hayal kırıklıgım hala aklımdadır.Ben ısım geregı bu sene cogunlukla Elıze yetısıyorum ve ne mutlu ıkımıze dıyorum.
Nevracım güzel yorumun için teşekkürler. Anneciğime babacığıma çok şey borçluyum tabii ki, o zaman, bugünleri böyle yaşayalım diye yaptılar herşeyi, ben birazcık keki böreği özledim galiba:)))Elizciğimi de seni de çok seviyorum
Banucum bu konudaki hassasıyetını bılmeme rağmen yazıya dökülmüş sekline cok duygulandım :)) Oytun da yıllar sonra unıversıteden eve geldiğinde hadi ben uyuyayım sen de kek yap susam sokağı müziği ile benı uyandır dedıgınde anlamıştım cocuklar için önemini :))) Duru cok şanslı bu acıdan:)))
Oytun kadar şanslı olamaz herhalde
:( ne tatlı kadınsın sen, küçük anne halin gözümün önüne geldi, çook duygulandırdın beni de..
sen de çok tatlısın canım benim
banucum yazını okuyunca üniversitede ki günlerimiz geldi aklıma ne güzel günlerdi o zamanlarda anlatırdın hep anahtarlardan nefret ettiğini nebuşunda dediği gibi bizi genelde hep annem karşılardı hele bi de misafir gelmişse değme keyfimize kekler börekler tatlılar… ama sen kızına hep zaman ayırıyosun onu karşılayabiliyosun o yüzden için hep rahat olsun gerçekten duru çok şanslı senin gibi bir anneye sahip inşallah her zaman senin kıymetini bilir öpüyorum ikinizi de sizi çok seviyorummmmm
Selva’cım hepimizin annelik adına senden öğreneceği çok şey var.
Benim de gözlerim doldu… Ne güzel yazmışsın …
:))
Ben anahtara hiç o gözle bakmamistim. Annem evde oldugundan sanırım. Hatta evde birisi olsa da anahtarla girerim. Ben evdeyken de dışardan gelenin kapıyı çalmasına sınır olurum. Ama yazını okuduktan sonra İpek’e anahtar verme zamanı geldiginde iki kere düşüneceğim :)
Hatta anahtar verirken haberim olsun ben sana detayları anlatırım:)
Sevgili Banu kalemine sağlık…
Anahtar ile çocuklarım tanıştıkları gün sorunluluğu paylaştığım günüdü,hiç unutmuyorum.Oğluma şöyle demiştim Kaancım bu evimizin anaktarı kaybettiğinde evimizide kaybetmiş olacaksın…
Kızımda ise anaktar geçişimiz çok ılıman olmuştu çalıştığım için annecim sen anaktarı ver beni de merak etme demişti.Sanırım kadının doğası gereği bu YUVA,EV,SAHİPLENME özellikleri…
Sevgiyle kal…
Çocuklarını da seni de öpüyorum sevgili sbk
benim kapımı yıllarca annem açtı ama ben yavrularıma kapıyı açamıyorum diye üzülüyorum. ağlatıyordun beni az daha:(
Ama bak, annem kapımı açamadı ama bana çok güzel bir hayat sağladı, buralara yazıyorum sen de okuyorsun. Senin yavruların da böyle olacak
Cok benzer duygularim var: ) Ben de yillarca kizkardesime kahvalti sofrasi hazirladim okul donusu .. Ben hep buyuk oldum o ise hep kucu kaldi..Hala bir nedenden kahvalti sofralarini cok severim;) Biricik ogluma yillarca kapiyi actim onu kendi arabamla okula tasidim AMA bir gun geldi kendi anahtariyla eve girip te beni gorunce Niye evdesin? diye sorar oldu. Artik buyudugunu kabullenmem gerek herhalde…Hem hemen oracikta olmami hem de yalniz olmayi istiyor bu aralar. Ergenlikmis bu oyle soyleniyor…Olsun ben hem anahtarlari hem civil civil anahtarliklari hem de esimi kapida karsilamayi seviyorum:) Aklinizda bulunsun bana guzel bir anahtarlik hediye edebilirsiniz her an cok mutlu eder beni…Sevgilerimle…