Beş yıldız tatilden beş yıldız

0

Eşimin işi gereği iki gün Kıbrıs seyahati çıktı eh tabii biz de anne kız bunu fırsat bilip takıldık peşine. Beş yıldızın en parlağından bir otele attık kendimizi haziran sıcağında. Kıbrıs’a daha önce hep nisan ayında iş için gitmiş olan ben, haziran ayında bir daha asla tatil için Kıbrıs’a gitmemeye karar verdim. Sıcak çok etkiledi bir de otelin kapasitesinin üstünde misafir sayısı ortamı daha da hareketli kıldı ve ben sürekli sağı solu inceleyen, ağzı beş karış açık etrafına bakan, dalıp giden, bazen düşünen bazen yazan bazen de öyle boş boş bakarken buldum hep kendimi. İşte yıldızlı tatilden yıldız koyduğum notlarım…

* Harika bir kumsal ve tertemiz deniz nedeniyle, kaldığımız otel yerli yabancı çocuklu ailelerin tercihiydi. Kıyıdan ve kuma basarak denize girme lüksü kaç otelde var ki Girne’de? Üstelik kıyıda kumdan kaleler yapmak, kaydıraklı havuzlar ve mini lunapark da anne babaları dolayısıyla çocukları buraya çeken bir faktördü sanırım. Türk aileler ya bakıcı ya da anneanne babaanneleriyle gelmişti. Çocuklara bakacak takviye kuvvet olayı. Türk çocuklarının uyuma yöntemi çok değişmiş ben görmeyeli. Pusete çocuk konuyor ve ister sahil ister çimen ister restorant olsun, çocuk puset içinde resmen ters düz edilerek sallanıyor. Biz eskiden pusette ileri geri götürür, tur attırırdık. Şimdi beynin tüm kristalleri yerinden oynayan kadar puset sallanıyor ve kırk yılda bir çocuk uyuyor. Uyuyanına rastaldım mı hatırlayamadım şimdi. Bir diğer yöntem de anne ya da bir başka ebeveynin kucağında sarsılarak sallanmak yine. Yaş olarak iki de var beş de var yalnız. Bunda da başarı sağlayanı pek göremedim. Gelelim yabancı çocuklara; sallanmak puset olayı yok. Şezlongun üstüne koyuyorlar, çocuk orada kendiliğinden uyuyor. Akşam ise ortada yabancı çocuk göremedim maalesef. Hepsi bir anda çekiliyor.

* Karada gayet atışıp tartışan, beş karış suratla oturan çiftler suya girince bir aşk meşk yaşıyorlar ki sormayın gitsin. O suda nasıl bir sihir varsa, minik minik buseler, su altında işveler cilveler, baygın bakışlar…Suda bu kadar romantik olan çift, gölgede kafeteryada yemek yerken bir anda nasıl değişiyor anlamak mümkün değil. Hele bir de çocuklarıyla yemek, uyku vs. sorunu varsa tatildeler mi yoksa çilehanede mi mümkün değil. Suratlar sirke satıyor. Yok kesin Kıbrıs’ın suyu bir başka…

* Açık büfeler…Zaman kaybı, emek kaybı, israf,aç gözlülük ne varsa hep bu büfelerin sonucu. Çorba alırsın ekmek alana kadar soğur, tatlılar kalmaz diye baştan alırsın sıcakta ezilir büzülür, salata sırasında beklerken ana yemeğin soğur. Sen yemeğini alırken ailenin diğer fertleri yemeğine başlamış olur, sen başlarsın onlar meyva almaya gider. Bir türlü denk gelemezsiniz. Bir de hayatında hiç patates kızartması yemeyen hatta görmeyen insanlar vardır bu büfe kuyruklarında. Doldurur da doldurur, et değil kasabı satın almış gibi tabak dolduranlar, ekmek otuz çeşit diye hepsinden bir kule yapanlar…Bir an insan düşünüyor kıtlık çıksa bu kişiler birbirini yer mi diye. Tek bir tatil mekanı biliyorum ki, bu büfeler orada da olmasına rağmen hiçbirinin yaşanmadığı.

* Siz hiç sabahın altısında, gün boyu oturacağınız şezlongu tutabilmek için kalktınız mı? Altı değil de yedide giderseniz hiç şansınız yok, çim üstündeki tüm yerler dolmuştur. Bikinisinin altını bir şezlonga üstünü diğerine, çocuğunun bir oyuncağı başka birine…Bunlar yer kapma yöntemleri. Eh bizim bey, sakin iç içe olmayan , kumdan uzak alanları sevdiğinden bizim de burada yer kapmamız gerekti ve yeri kapmak için sabahın altısında giden de hep ben oldum.

*Kumarhaneler…Kıbrıs deyince akla ilke gelen şey. Gündüz ıstakoz gibi yanıp, çoluk çocuğunu pış pışlayan babalar akşam olup da ev halkı odaya çekilince gömlek yakalarını kaldırır, düğmeleri açar, elinde purosu ve viskisiyle ortaya çıkar. Gündüz sefil olan halinden eser yoktur, çocuk mu o da ne, hanım mı kim o, kayınvalide…hiç tanımadım havasında ortada gezen beyler, gıcık oldum size söyleyim.

İşte beş yıldızlı tatilden beş yıldız…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz