Öz-şefkat becerimi kaybettim, hükümsüzdür

3

İki ay sonra 49 yaşında olacağım eğer görecek günüm varsa. Hani derler ya, ne darbeler aldım, ne kazıklar yedim, siz giderken ben dönüyordum… Benim öyle anlatacak ya da arkasından lafını edecek kadar çok hayal kırıklıklarım olmamıştır bu hayatta. İnsanlarla iyi geçinmiş, iyi insanlarla karşılaşmışımdır genelde. Fikri, zikri bana uygun değilse de uzaklaşmışımdır sessizce. Yok saymak, insan yerine koymamak pek bana göre bir davranış ya da ilgi şekli değildir. Konuşurum, kendimi anlatmaya, olumlu yaklaşmaya hatta alttan alıp sevdiğim yanlarına odaklanmaya çalışırım karşımdakinin.  Olmuyorsa da iyilikle yollarımı ayırır ya da dediğim gibi sessizce uzaklaşırım. Kiminle ne zaman, nerede karşılaşacağımızı bilemeyiz ve bir gün karşılaştığımızda birbirimizin yüzüne bakabilmektir bence insan olmak. Hem şefkat, hem öz-şefkat gösterebilmektir.  Hırs gelir göz kararır, hırs gider yüz kızarır.

Etrafım çok kalabalık gözükse de “ne kadar da sosyal biri” deseler de aslında kendimi yakın hissettiğim, duygularımı açabildiğim insan sayısı çok ama çok azdır. Tek başıma sinemaya gitmekten, bir kafede oturup çay içmekten, evde tek başıma kitap okumaktan, yalnız seyahat etmekten çok keyif alırım. Ha kalabalıklardan da sıkılmam, kafama göre kişiler varsa. Hatta bir şekilde bana uygun olmayan insanların arasına karışmış olsam bile, orada onlarla olduğum süre zarfında ortama uyum sağlar, o an için gerektiği şekilde davranır, zamanı gelince de ayrılırım. İnsan severim anlayacağınız ama insansız da zamanımı şahane geçirebilenlerdenim.

Bu girizgahı niye yaptım diye düşünüyorsanız sizi fazla yormayayım; hiç ummadığım insanlardan öyle darbeler aldım ki 48 yaşımın son aylarında, öyle bir düştüm, kafamı duvara öyle bir çarptım ki, ben gitmedim buradayım, diye zaman zaman hissettiriyor acı kendini ama izler çok taze ve vıcık vıcık yara halinde hâlâ.  Arada çok kaşınıyor ve kaşıdıkça akıyor içindeki irin, temizleniyor içim. Tam kurudu, kabuk bağlamaya başladı, geçiyor derken hop bir söz, bir anı yeniden sulanıyor tüm yaralar ve kanama başlıyor. En kötüsü de öz-şefkat becerim yerle bir oldu. Öz-şefkat, zor zamanlardan geçtiğimizde ihtiyaç duyduğumuz şefkat, anlayış, nezaket ve desteği kendimize sunabilme becerisi olarak tanımlanır. Başkalarına gösterdiğim hoşgörü ve sevgiyi kendime gösteremez oldum.

Söylemez dediğim söyledi, yapmaz dediğim bal gibi yaptı, gelir dediğim gelmedi, arar dediğim aramadı, hayatta öyle değildir dediğim, tam da öyle çıktı.

Bu duygu durumlarında da karşıma hep nefes, affetme, olumlama, geçmişle hesaplaşma gibi sözler, kitaplar, videolar çıkıyor. Yok yok içimize bile sızdılar kesin, artık sadece dinlemiyorlar, içimizde yaşıyorlar, her kimse onlar. Hayatımdaki fazlalıkları çıkaracağım diye düşündüğüm anda ekranıma “hayatınızdaki yüklerden kurtulmanın 10 yolu” gibi yazıların çıkması tesadüf mü sizce?

“İzniniz olmadıkça kimse size zarar veremez” sözünü çok severim Eleanor Roosevelt’in. Ben izin verdim her şeye kabul. Sınırımı koyamadım, çizgilerimi tam çizemedim, kendimi koruyamadım, hatalıyım. Gel gelelim, ben iflah olmaz bir iyimserim ama iyimserliğimi saflık, alttan alışlarımı enayilik, duygusallığımı zayıflık, kırılganlığımı serzeniş, herkesi insan yerine koyuşlarımı aptallık olarak algılayanları, akıp giden göz yaşlarıma sebep olanları affetmiyorum arkadaş.

Ve büyük şair Nazım Hikmet’i doğum gününde en sevdiğim şiirlerinden biriyle, tam da karşılıklı oturup sohbet edermiş gibi anıyorum.

Ey, benim iyimser hâllerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi, insan yerine koyuşlarım,
Hepinize elveda…
Artık ben kimsenin,
Hiç kimsesi olmayacağım

3 YORUMLAR

  1. Çok orjinal
    Ben yazsam sanırım aynılarını yazardım
    Yaşadıklarımız ne kadar benzer
    Nefes, olumlama bana çok iyi geldi bu süreçte bana açıkçası
    Kesinlikle senin neye ihtiyacın varsa onları çıkarıyor hayat karşına
    İçimize huzur neşe ve öz saygımızı tekrar canlandıracak güç yüklenmesine niyet ediyorum
    Oldu oldu oldu 🤣🤣🤣
    Bu süreç bana ayrıca saçma bulduğum bir çok şeye inanmamı ve ilgi duymamı sağladı

  2. Canım Banu’m, aynı yaşta benzer duygularda buluşmak ne tesadüf.Bu yaşıma kadar yaşadıklarımın özeti gibi…
    Bu zor zamanın sonucunda affetmemeyi, sorunlu kişilerden en kısa sürede uzaklaşmayı, davranışların sebebinin kişilerin kendi sorunlarından kaynaklandığını, benim iyi yada kötü olmamla uzaktan yakından alakası olmamasını ağlaya, sinirlene öğrendim.Ve hayatın bir yolculuk olduğunu, duraklarda inenler, aramıza yeni katılanlar, hep yanımızda olanlar olacak, kimilerinin ardından üzülecek belkide kimilerinin ardından kendimizi huzurlu hissedeceğiz, hayat yolculuğumuz devam ediyor… Sen manzaraya odaklan, herşey çok güzel…
    Yolun açık, keyfin daim olsun ⚘

  3. Harika yazmışsın Banu’cum. Hisler benzer, anlatması zor, senden okuyunca dile gelmiş ve yazıya dökülmüş oldu. Teşekkürler…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz