Ne yaparsan yap aşk ile yap bugünlerde herkesin dilinde. Ben de geçtiğimiz günlerde öyle bir yere gittim ve öyle biriyle tanıştım ki işini aşkla yapıyor ve yaptığı iş dünyada alanında en büyük ödülleri alıyor. Burası Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde bulunan Chateau Kalpak Şaraplarının üretildiği, üzümlerin yetiştiği, bilimle sanatın iç içe olduğu yer. Evet aynen böyle diyor sahibi Bülent Kalpaklıoğlu; şarap işi önce bilim sonra sanattır.
1993 yılında tek bağdan tek şarap yapmak hedefiyle yola çıkan Kalpaklıoğlu, 2010 yılında ilk üretimi yapmış ve 2013’den beri Cabarnet Sauvignon Merlot, Cabarnet Franc ve Petit Verdot üzümleriyle yaptıkları üç şarabı şarap severlerle buluşturuyor.
Ben Şarköy’e Chateau Kalpak’a bilerek daha önce bu şarapları deneyimleyip mi gittim hayır. Adını duymuştum ama hiç içmemiştim. Şatonun muhteşem oluşunu, tadım yapmanın çok keyifli olduğunu ve bağların Fransa’dan bile çok daha başarılı olduğunu duymuştum ve gidip görülecekler listeme almıştım. Bir arkadaşımın sosyal medya hesabında Chateau Kalpak’ın bağlarında gelin damat fotoğraflarını gördüm ve manzaraya hayran oldum. Burası neresi diye sorduğumda Chateau Kalpak yanıtını alınca bayram öncesi birleştirilen iki günlük kafa tatilini fırsat bilip Şarköy ve çevresine bir gezi planı yaparak ilk durağı buraya ayırdım. Bu gezi planının detayları bir önceki yazıda.
Chateau Kalpak sahilden üç yüz metre yükseklikte 135 dönümlük bir araziye kurulmuş. Sadece kırmızı şarap yapıyorlar. Bülent Kalpaklıoğlu burayı kurmadan önce on yıl boyunca dünyada bir çok bağ ve şaraphane gezmiş, konusunda tam bir uzman olmuş. Mesela şatoda bütün bağlar güney ve güney batıya bakıyor, yani denize. Bunun nedenini sorunca denizden hem rüzgar hem nem gelmesi üzümlerin beslenmesi için çok önemli diyor. Bağdaki her bir parselin şarabı ayrı yapılıyor. Şarabın yüzde sekseninin bağcılık olduğunu söyleyen Kalpaklıoğlu her bağdan hedefinize göre üzüm alamazsanız şaraphane işe yaramaz diyor. Ne kadar olağanüstü bir şaraphanesi olduğunu gördüğümde niye bağ kısmı bu kadar önemli diye kendi kendime sordum önce. Yani otuz ile otuz altı ay meşede bekletilen şarapların kötü olması mümkün mü derken, salkım başına düşen yeşil alanın ya da salkım tanesine düşen kök miktarının hesaplandığını duyunca, bağlar arasında yürürken her bir bağın üzüm yaprakları arasındaki farkı görünce bağcılık kısmının önemini daha iyi kavradım.
Bağların arasında gezmek günün en keyifli zamanlarındandı. Ege Denizi ve Saroz Körfezi’ni karşınıza alarak her biri milimetrik salkımların arasından zaman zaman üzümlerin tadına bakarak, zaman zaman alanın büyüklüğü karşısında ağzınız açık gezmek ve her adım başı benim fotoğraf çekmem sayesinde bizimkilere fenalık geçirtmek çok eğlenceliydi doğrusu. Bağ turu tamamen sizin yürüyüş temponuza bağlı olmakla beraber en fazla 20-25 dakika sürecektir.
Bağ turumuz bitince Bülent Bey bize şaraphaneyi gezdirdi. Burada yaşadığımız en güzel ve bir daha denk gelmesi zor bir an, meşe tankının içine kafamızı sokup o şarap aromasını ve biraz alkolün kokusunu içimize çekmek oldu. Olgunlaşmış şarabın transferinden dolayı bu ana denk gelmişiz yoksa her zaman denk gelmek mümkün değilmiş.
Şaraphane’de her şey kuralına uygun, iş güvenliği ön planda. Tüm kurallar, önlemler yazılı olarak asılı durumda. Her bir tankın ısıtma, soğutma sistemleri var. Bu arada meşe tanklar tam dört yıl tabiatta kurutulmuş. Şaraphane kadar şatonun sosyal tesis alanı da son derece güzel tasarlanmış. Doğaya uygun mimarisi, renkleri olan geniş yaşam alanında tadım yapacağınız kafe manzaraya tepeden bakıyor.
Kırmızı Şarap Niye Baş Ağrısı Yapar
Şarapla ilgili en merak ettiğim soruların başında gelen Kırmızı Şarap Niye Baş Ağrısı Yapar Bülent Bey’e ilk yönelttiğimdi. İyi bir kırmızı şarabın baş ağrısı yapmayacağı şeklinde yanıtladı. Baş ağrısı yapan şarapların hijyenle ve kükürt dioksit seviyeleriyle ilgili olabileceğini söyledi. Gerçekten de Chateau Kalpak Şarapları’nın üretildiği şaraphanenin hijyenik koşullarına baktığımızda oldukça etkileyiciydi ve arka arkaya üç kadeh içtiğimiz halde sabah gayet ağrısız uyandık.
Şarap tadımında sundukları kadeh, ağzı hafifçe daralan, beyaz şarap kadehine göre daha büyük bir kadehti. Bülent Bey kadehi öyle bir sallayıp şarabı çalkalıyordu ki neredeyse bardak içinde bir girdap görüyordum. Şarap önce çalkalanır ağza bir yudum alınır ve ağızda bekletilirmiş. Böylece aromasını daha iyi alabiliyormuşsunuz. Bunu da öğrendik.
Kırmızı şarabın ideal içim sıcaklığı 16-18 derece arasındaymış.
12 senede bir cennet kuran ve şarabın senfonisini yazıp hep daha iyisini yapmaya çalışan Bülent Kalpaklıoğlu’nun şaraplarının on bir tane altın madalyası var ve Türkiye’nin tek üç yıldızlı şaraphanesi. Üç yıldız ne derseniz hani restoranlarda Michelin Yıldızlı diye bir derecelendirme var ya işte şaraphanenin de en başarılısı maksimum üç yıldızlı ve Chateau Kalpak bu konuda Türkiye’de tek. Tadım sırasında bu altın madalyalı üç şarabı da peynir ve üzüm eşliğinde deneyimleme şansınız var. Aşk ile yapılan işleri görmek, kendinizi cennette hissetmek istiyorsanız uygun bir vaktinizde iki saatinizi bu geziye ayırmanızı öneririm.
Bu arada tadım sırasında peynir ve üzümleri porselen tabak yerine ağaçtan kesilmiş kütüklerde ikram etmelerini söylediğimde kendisi pek aynı fikirde değildi ama yine söylüyorum, porselen yerine kütük.
Giderseniz benden selam söyleyin, kütükleri de hatırlatın.
Chateau Kalpak
Gelibolu Yolu 7km. Şarköy, Tekirdağ
0535.277.11.37
www.kalpak.net
Çok güzel yerlermiş banu hanım saysnizde çalışma ortamında manzaralı yerler görüyoruz.
Please let me know where I can order the wine in Turkey. We live 5 months a year in the neighbourhood of Alanya and I want to order some bottles of this wine please.
Hein van der Kamp.
0553.222.77.88 Mr. Koray
Cok güzel anlatmissiniz. Kaleminize saglik. Ahsap servis tabaklarinin sagliksiz oldugunu paylasiyor bu gunlerde herkes… Korkarim Bulent Bey hakli…