Ayşe Kucuroğlu: Başarılı iş kadını, sevilen arkadaş, abla gibi abla, güzel anne

0

Ayşe Kucuroğlu. Dört çocuk sahibi bir anne -beşinci de çok kısa bir süre sonra geliyor-başarılı bir iş kadını, mutlu bir eş… Kendi tarzını yaratarak hayattaki rollerinin hepsinin hakkından başarıyla geliyor. Kendisiyle Bebek’te sahibi olduğu Happily Ever After’da (“Sonsuza Dek Mutlu”)  buluştuk ve anneliği, dünya vatandaşı yetiştirmeyi, özel hayat – iş hayatı arasındaki dengeyi ve daha pek çok şeyi konuştuk. İlerleyen dakikalarda bir de sürpriz konuğumuz oldu. İşte Ayşe Kucuroğlu’nun kalabalık, neşeli, renkli yaşamı…

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

4 çocuk annesiyim yakında beşinci de aramıza katılıyor.  Suna 2004, Kemal 2006, Osman 2008, Cenk de 2011 doğumlu. Bebek’te yaşıyorum. Restoranım da burada, dolayısıyla trafik beni çok etkilemiyor. Çocuklarıma ve işime fazlasıyla vakit ayırabiliyorum ama özel hayatımı da, kız arkadaşlarımla akşam buluşmalarımı da dengeleyebiliyorum.

Dört çocukla bunu nasıl başarıyorsunuz?

Çok iyi planlama, ev ile işin yakın olması, anneannenin zaman zaman destek olması, eşin sabırlı ve destek verici olması. Tüm bunların toplamı aslında, sadece benim yarattığım bir ortam değil yani. Hep beraber oluşturulmuş bir sistem bizimki.

Evde kaç bakıcı, kaç şoför var?

Sadece bir yatılı yardımcımız var, her zaman böyle oldu. Bir de haftada üç yarım gün gelen Christie var, çocuklar onunla İngilizce konuşuyorlar. Henüz bir şoförümüz yok ama çocukları her sabah okula biz götürdüğümüz için belki ileride bir şoföre ihtiyaç duyabiliriz. Bir apartman dairesinde oturuyoruz, çocukların üçü aynı odada yatıyor, sadece Suna’nın pembe dünyasına hitap eden ayrı bir odası var. Yani şunu demek istiyorum; bahçeli, çok katlı evler, şoförler, dadılar, yardımcılar olmadan da tüm bu işler yapılabiliyor hatta çok daha güzel, çok daha özel, çok daha dolu bir hayat yaşayabiliyorsunuz.

Ama akşam dışarı çıkacağınız zaman ya da özel bir durumda ne yapıyorsunuz? Dört çocuğa bir bakıcı nasıl bakabilir? Biri yemek yerken diğeri uyumak isterse…

Suna ve Kemal büyüdüler, 7 ve 5 yaşındalar, ama küçüklükten beri yalnız kaldılar, hatta ben birini doğurmak için Amerika’ya gittiğimde diğeri burada kaldı. O yüzden alışkınlar, kendi kendilerine ya da beraber vakit geçirmeyi biliyorlar. Hiçbiri arkamdan ağlamıyor ve onlar ‘çalışan anne çocuğu’ olduklarının farkındalar, bunun bilincindeler. Zaten akşam dokuzda yatakta oluyorlar, dolayısıyla hiçbir sorun yaşamıyoruz.

Çocuklarınızın hepsini Amerika’da doğurdunuz. Niçin bunu tercih ettiniz?

İlk yola çıkışımız şöyle oldu: İş hayatından çok yorulmuştuk, eşimle baş başa kalmak, hamileliğimin tadını çıkarmak ve İstanbul’dan uzaklaşmak istedik. Her çocuğu farklı bir eyalette doğurmak, orayı tanımak niyetindeydik ama ilk çocuktan sonra gördük ki bu bir macera değil, bildiğin doktor, bildiğin yer her zaman seni güvende hissettiriyordu ve bunu maceraya dönüştürmedik. Her zaman aynı yerde, California’da olduk. Amerikan pasaportuna sahip olmalarını istememizin en önemli sebebi, oradaki eğitim sistemi. Amerika hayranlığı yüzünden bunu yapmadık, çocuklarımızın ileride seçim şansları olsun, eğitim hayatlarını en ekonomik biçimde orada sürdürmek için bir şansları olsun istedik. İleride ne iş yaparlar, nerede okurlar bilmiyorum ama bir seçim şansları olsun, en büyük amacımız buydu.  Eşim Taner ve benim için çocukların eğitimleri ve küçük yaştan itibaren iyi İngilizce konuşmaları önemli. Çocukları oraya İngilizce dil okulu ya da eğitim için gönderdiğimizde ödeyeceğimiz para ile vatandaş olduklarında ödeyeceğimiz para arasında o kadar fark var ki! Biz çok daha az para ile eğitimlerini devam ettirmelerini istediğimiz için bu seçimi yaptık.

Bu arada Deniz Akkaya’da Amerika’da doğum yaptı. Amerika’da doğan çocukların hayata bir-sıfır önde başladıkları yönünde yaptığı yorum hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsterseniz kendisine sorun bu soruyu, kendisi şu an burada.

Deniz Hanım, Ayşe’yi neden Amerika’da doğurmayı tercih ettiniz? ‘Amerika’da doğmakla, kızım hayata daha önde başladı’ derken neyi kastettiniz?

O cümleyi o şekilde söylememiştim, kulak misafiri olan birinin dışarıya yansıttığı anlatım o. Amerikan pasaportunu açıp baktığınızda üzerinde ‘The World is Yours’ (Dünya Senindir) yazısını görüyorsunuz. Kızım aynı zamanda Türk vatandaşı, ama dünyanın her yerine rahatça gidebilmesi, ileride başka bir ülkede okuması gerektiğinde ekonomik kolaylığı ve seçim şansı olması için orada doğmasını tercih ettim. Buradaki okullar yeterli demiyorum ama yarın öbür gün yurt dışında okumak, Amerika’ya yüksek lisansa gitmek istediğinde bunu kolayca yapsın istedim. İmkanım olduğu için de bunu gerçekleştirebildim. Yani benim için en ama en önemli şey eğitim ve kastettiğim de seçim şansının olması.

Deniz Akkaya’ya bu açıklama için teşekkür edip biz A.K ile sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik.

Çocukların iyi İngilizce konuşmaları için Amerika’da bir ayakları olması şart mı?

Tabii ki değil. Bana bu konuda soru soranlara hep aynı şeyi söylüyorum, bu sizin hayat tarzınız ise gidin, orada doğurun. Bizim yaşam tarzımız bu: Çocuklarımız yazlarını hep Amerika’da geçiriyorlar, orada her yıl kiraladığımız bir evimiz, çocukların yaz okulları, bir çevremiz var. Türkiye’de de bu sisteme yakın okullarda okuyorlar, çevremizdeki çocukların çoğu İngilizce konuşuyor ve bizim çocuklarımız onlarla iç içe büyüyor.

Son duyduğum Amerika’da doğum için, burada tüm işlemlerinizi sizin adınıza halleden aracı kurumlar oluşmuş.  Bu şekilde sırf Amerika’da doğum yapmak için, görev gibi gidilmesine karşıyım. Hele bu kurumlara ciddi miktarlarda ödenen paralara çok daha karşıyım. Bu bir moda olmamalı, oraya gidip kendinizi yabancı hissederek, süreci stres altında yaşayarak doğum yapmanın bence hiçbir anlamı yok.

Eğitim sistemi, Amerika’da doğum yapmanız için en önemli faktör. Peki, Türkiye’de nasıl bir eğitim sistemi içinde çocuklarınız?

Bizim arzumuz çocukların iyi İngilizce konuşmaları. Evimizde iki yaşına gelen her çocuk yuvaya gider. İngilizce eğitim veren Papatya’yı seçtik bunun için. Evde çocuklar kendi aralarında hep İngilizce konuşuyorlar, biz anne-baba olarak Türkçe konuşuyoruz. Yazları hep Amerika’dayız. Büyük kızım Suna şu anda çok hakim ikinci dile. Kemal’de aynı şey olmadı, İngilizce anadili oldu Kemal’in. Bu da bizim için iyi olmadı. Kardeşi Osman’a da İngilizceyi öğreten Kemal oldu. Dolayısıyla bu süreç böylece gelişti ve gerçekten aksanlı konuşuyorlar şu an.

Peki Türk kültürünü çocuklarınıza nasıl kazandırıyorsunuz?

Biz Türk’üz, bu kanı taşıyoruz. Çocuklarım aynı zamanda Türk vatandaşı ve bence bizim en önemli özelliğimiz ‘aile kavramı’. Bence en önemli şey bu. Amerika’da bu yok. İnsanlar yalnız yaşıyorlar, on beş kardeş de olsalar,çiftliklerde de yaşasalar herkes yalnız, sadece bilgisayarlarıyla haşır neşirler. Burada benim çocuğum karşı komşunun kapısını çalabiliyor bir şey gerektiğinde, anneannenin gelip ona portakal soyması, hep beraber oturup çekirdek yemek, bayramlarda büyüklerini ziyaret edip, ellerini öpmek… Bunlar bence bizi biz yapan şeyler. Birbirini severek, kilitlenerek büyümek en büyük zenginlik bu zaten. Çocuklarıma bunu aile bilincini kazandırmak benim için en önemli şey.

Amerika’da doğum yapmanın yalnız kalmak, gurbette olmak gibi tarafları sizi hiç korkutmadı mı?

Aslında bende tersi oldu. Doğum yaptığımda odamda kocaman balonlar, süsler hiç olmadı mesela. Eşimle hep yalnız olmayı tercih ettik, en fazla kız kardeşim vardı yanımızda, o da orada okuduğundan. Bebek ve eşimle olmak, özel alanımızda tek kalmak, yeni bebeğe ve diğer çocuklarla ilişkilere hakim olmak beni çok daha iyi hissettiriyor. Doğumdan sonra ilk on gün yalnız olmak ve bölünmek istemiyorum ben.

Hiç doğum sonrası depresyon yaşadınız mı?

 Hayır. Doğum yaptığımın ertesi günü markete alışverişe gittim. Aslında depresyona girmek çok kolay ama bunu düşünmeye, girmeye vaktim olmadı! Yapacağın işler, seni bekleyen çocuklar var… Hep iyi şeyler düşündüm ve eşim bu konuda çok destek oldu. Belki yargılayan, sorgulayan biri olsaydı işim çok daha zor olurdu.

Çocuklarınızı yetiştirirken herhangi bir konuda eğitim/destek alıyor musunuz?

Hayır hiç almadım. Çocuk doktorumuz Şirin Göker en büyük destekçimiz. Hep beraber gidiyoruz doktora ve yarım gününü alıyoruz. İlk çocukta Amerika’daki hastanenin yaptığı bir kurs vardı eşimle ona katıldık. Toplam 7 ders vardı ve orada çok şey öğrendim. Amerika’da bu işi Mid Wife denilen ebeler hallediyor, doğum sonrası size müthiş destek veriyorlar. Hatta dilerseniz sadece ebe ile de doğum yapabiliyorsunuz, hiçbir elektronik alet olmadan. 3.kat doğum odası, 4.kat her şeyin ahşap olduğu, içinde şişme havuz, sallanan sandalye bulunan bir oda. Orada ebelerle gerçek bir normal doğum yapıyorsunuz. Bu ebeler müthiş, onlardan çok destek aldım.

Kendinizi hangi anne tipine uygun buluyorsunuz?

Ben çocuklara göre çok eğlenceli bir anneyim. Arabada onlarla rock müziği sonuna kadar açıp eğlenebiliyorum. Onlara göre eğlenceli bir anne iken en büyük amacım da dünya vatandaşı yetiştirmek. Bundan kastım, birey olma yönü küçük yaştan itibaren güçlendirilmiş, kendi kararlarını alabilen, biz olmadan da hayata tutunabilen çocuklar olmaları.

Çocuk yetiştirme konusunda annelere ne önerirsiniz?

Hayatın anlamı çocuklarımız. Ama hayatın onlar çevresinde dönmediğini hem kendimize, hem de çocuklarımıza kabul ettirebilirsek hayat hepimiz için çok daha kolay olacaktır.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz