Girne

2

Girne bu kez benim için asker tatili demekti. Kardeşimi hafta sonu izinli olarak Lefkoşa’dan alıp Girne’ye tatile getirince doğal olarak iki günümüzü onu mutlu edecek şekilde planladık. Bir asker için en güzel tatil yemek, muhabbet, yemek, birkaç güzel yer görmek, yemek, iki çift laf etmek dedik. Bu nedenle size Girne’de yemek yiyebileceğiniz bir kaç mekandan ve görmeden dönmeyin diyeceğim Bellapais Manastırı’ndan bahsetmek istiyorum bu yazımda.

Hava şansımıza çok güzeldi ve biz bunu fırsat bilip harika bir Bellapais turu yaptık. Beşparmak Dağları’nın eteğinde bir kayalık üzerine kurulmuş Bellapais Manastırı Gotik sanatın Yakın Doğu’daki en güzel örneği olarak biliniyor. Avlunun yanındaki kilise manastırın en iyi korunmuş kısmı. Ön yüzdeki İtalyan freskleri 15. yy’da yapılmış. Manastır içinde günümüzde çeşitli klasik müzik konserleri ve Bellapais Müzik Festivali yapılıyor. Orta avlunun doğusunda rahiplerin iş odaları ve meclis odaları yer almakta. Geceleri tamamen aydınlatılan bu manastır, Girne’nin hemen hemen her yerinden görülebilmekte ve yaz akşamlarında etkileyici bir manzara oluşturmakta.

Bellapais Köyü de, en az manastır kadar etkileyici. Ünlü İngiliz yazar Lawrence Durell, 1953-1956 yılları arasında Kıbrıs’ta bulunmuş ve Bellapais’te bir evde yaşamış. Kıbrıs’taki hatıralarını anlattığı kitabı “Bitter Lemons”da, Bellapais’e duyduğu hayranlığı sıkça dile getirmiştir. Romanda sıkça adı geçen, manastırın hemen karşısındaki Huzurağaçtan yukarıya doğru tırmanan yolda yürüyüşe çıkmanız durumunda anısına bir plaketin asılı olduğu Durell’in evini görmeniz mümkün.

Girne’nin tepelerinden merkeze indiğinizde göreceğiniz bir diğer tarihi eser Girne Kalesi’dir. Girne’nin kuzey doğusunda kalan kale, limana hakim durumda ve dikdörtgen planda inşa edilmiş.  Kesin inşa tarihi günümüze kadar belirlenememiş ama  kalıntılara dayanılarak kalenin M.S. VII. y.y.’da Kıbrıs’a başlayan Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla Bizanslılar tarafından inşa edildiği tahmin edilmiş. Kaleye Luzinyan döneminde (M.S.1208 – 1211) ilaveler yapılmış, Venedik döneminde (M.S. 1489-1570) ise son şeklini almıştır. Özellikle hava güzelse kalenin tepesinden Girne Limanı ve Beşparmak Dağlarını izlemeye doyamıyorsunuz.

Girne deyince Şeftali Kebabı yemeden dönmek olmaz. Yok yok şeftali ile yakından uzaktan ilgisi ok. Kebabı yapan Şef Ali adında biriymiş ve kebabın adı Şef Ali Kebabı olmuş ama Şef Ali defalarca söylene söylene Şeftali olmuş ve adı da artık böyle anılıyor. Şeftali Kebabı ve et ile ilgili olarak ne yerseniz yiyin ama Niazi’s de yiyin. Kendine özgü mezeleri, karışık kebapları, tatlıları ve harika yoğurdu ile Niazi gerçekten Girne’nin sembolü.

Girne’nin biraz dışında, harika villaların bulunduğu semt Karaoğlanoğlu’nda bir diğer güzel mekan Ambiance Restoran. Yazın plajından da yararlanabileceğiniz  mekan çok leziz menüsü ve hoş ambiyansıyla adının hakkını veriyor.

Kıbrıs’ta toplu taşıma aracına bunca yıldır hiç rastlamadım desem yeridir. Araç kiralamak değil de kullanmak çok zor malum direksiyon sağda Kıbrıs’ta. Her daim arabalar üstünüze geliyor hissi yaşıyorsunuz. Hal böyle olunca da verdiğiniz taksi parasının haddi hesabı yok. Eğer Kıbrıs’a alışveriş için geliyorsanız ve merkezde kalmak niyetindeyseniz Dome Otel veya Rocks Otel’i tavsiye ederim.

Biz bu kez Girne’de bol gezdik bol yedik bol hasret giderdik, siz siz olun Kıbrıs’a bahar da gidin. Benden söylemesi…

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz