Jandarma Anneler

19
Masai'li bir anne (foto tarafımdan)

Dün sosyal medyada bir düşüncemi paylaştım ve gördüm ki bu konuda tek bunalan, haksız yere eleştirilen ben değilmişim. Aşağıda yazdığım iletiyi aynen yayınlayacağım ama bir konuya tekrar değinmek istiyorum. Bir konudan çok muzdaribim yıllardır daha doğrusu anne olduğumdan beri…Minyon olan kızım – beni bilenler bilir çok iri yarıyımdır!!! keza babası da!!! – yaşını çok göstermez, kilosu azdır, sağlıklıdır, hareketlidir ama siz deyin 7, ben deyim 8 ancak o kadar gösterir, 10 yaşındaki kızım. İlla ki sorarlar, fikir verirler, yedirdiklerini içirdiklerini paylaşır tatlı mı tatlı bilgili mi bilgili anneler…Balıkyağı veriyor musun diyenden, pekmez içir, yumurta içir, yoğurdunu mayala, peynirini kendin yap, tavuk yedirmeye kadar neler neler duydum. Sanırsınız ki ben kör cahil bir anneyim kaldı ki öyle de olabilirim bu benim kötü anne olduğumu göstermez. İster üniversiteleri yalayıp yutmuş olsun, ister tarlada doğurup alfabe bilmeyen anne olsun, herkesin anneliği kendine ve kimsenin üstüne vazife değil diye düşünüyorum. Çocuğumun yanında şunu yapıyor musun bunu yapıyor musun diye beni küçültmeye çalışanlar mı, çocuğuma sen niye böyle ufaksın yemiyorsun belli deyip çocuğumu küçültenler mi, daha da ileri gidip kızımın kafasına zehir sokmaya çalışıp “annen sana hamileyken çok telefonda konuştu herhalde” deyip ara bozan cadılar mı ararsınız hepsine şahit oldum bugüne kadar. Kızımla karşı karşıya bile getirdi beni bu “süper anne” hastalığına yakalanmış kişiler. Bu kişileri izlediğimde hep şunu gördüm, saldırgan, öfke kontrolü zayıf, eleştirilerini sürekli SEN diliyle yapan, doğru söylese bile tarzından dolayı itici olanlar… Biz değil miyiz çocuklarımıza sabırlı olmasını, ön yargılı olmamasını, tek bir olayla kimseyi yargılamamasını, empatik olmasını, farklı görüş ve düşüncelere saygılı ve açık olmasını öğreten, bu tarzdaki okulları deli gibi araştırıp çocuğunu onlara yollamayı seçen? Pekiyi anneler biz ne kadar uyguluyoruz bunları sorarım size. Şeytan diyor ki tatlı annelerin yorumlarını kaydet, çocukları büyüyünce göster!!! Yok yok şaka:) Ben onlara artık “jandarma” diyorum ve sizi yazdığım iletiyle baş başa bırakıyorum. Altına da izni olanların yazıma yaptıkları yorumları paylaşıyorum, sizin de yorumlarınızı merakla bu yazıya bekliyorum…

fotoğraf (75)

Çocuğu hazır yoğurt yiyor diye “yakıştıramadık” “evde mayalamak 1 dakikanızı almaz”diye yorum yapabilmek, herkesin yediğine yedirdiğine, kullandığı markaya, SALDIRIRCASINA eleştiri getirmek, her konuya burnunu sokmak, iyi Anne! olmaya takıp İyi İnsan olmayı unutmuş küçük dünyasında sıkışıp kalmış insanlar bi kendinize gelin, bırakın doğallık oyunlarınızı, temizlik takıntılarınızı, çocuğunuzun montesorri tontosorri hikayelerini, kendinize saklayın. Anladık en iyi anne sizsiniz ama dikkat edin çocuğunuz sizin takıntılarınız yüzünden ileride çok zorluk yaşayabilir. Ben size eleştiri yapmayın demiyorum hobi olarak yine yapın ama ne söylediğiniz değil NASIL söylediğiniz önemli. Yapıcı, destekleyici ve dikte etmeden yapılan her eleştiri başımızın üstüne. Ayrıca bu iletiyi uzun zamandır köyden kentlileri gözlemleyen olarak yazdım kimse üstüne alınmasın ve kocaman GÜNAYDIN

*Çok haklısın. Çocuğu her şeyin doğrusunu öğrensin, yapsın diye uğraşan ben, her şeyin en kötüsünü yapıp travma yapan bir ergenle karşı karşıya kaldım (Banu Conker)

* Özellikle yoğurt olayı beni benden aldı. Doğallık isteyen köyüne geri dönsün. Şehrin imkanları sınırlı, bizlerin zamanı yoğurt mayalamakla, tarhana yapmakla değil başka şeyler üreterek geçiyor. Başka şeyler üretemeyenler varsın bunları üretsin biz de onlardan satın alalım bu topluma onlar da bu şekilde katkı sağlasın. Herkesin yetenekleri ve bu topluma verebilecekleri katkı aynı olmak zorunda değil. Her şeyin doğalı güzel evet. Ama İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayıp da her şeyim doğal olsun takıntısı insanı bizzat “kansere” sürükleyen bir stres. İlkokula başlayan ve o yaşa kadar kavanoz içinde büyütülen çocukların bir anda serbest kalmasıyla kantinden neler neler alıp yediklerini bir görseniz. Ben hiç bir şeyi yasaklamadım ama tamamen serbest de bırakmadım. Her şeyin bir sınırı var. Sınırlı izin verdiğinizde çocuğunuz için de cazibesi kalmıyor aburcuburun. Alternatifleri de var. Kuruyemiş, evde patlatılan mısır gibi. Ama sokakta gördüğünde canımız istediğinde, ya da hadi bu akşam cips yiyelim dediğimizde de “aaa olmaz” da demiyoruz. Evde salça-tarhana-yoğurt hazırlamaya gelince.. Ben oldum olası mutfaktan uzak bir insanım. Ev ahalisi açlıktan kırılmayacak kadar yemek pişiriyorum şükür  ama bunları yapmak gerçekten benim için külfet. Ben evden çalışan bir anneyim. Zaten mesai saatlerim ev işi zamanım birbirine girmiş durumda. Günde 10 saatin üzerinde çalıştığım oluyor. Açıkçası kayınvalidemden, komşumdan geldiği zaman bu gıdalara bayılarak alıyorum. Ya da başkalarına rica ediyorum benim adıma yapmaları için. Bulunduğum bölgede yürüyerek gidebileceğim bir pazar bile yokken, o tarhanayı kurutacak balkonum bile yokken birilerinin bana çıkıp “aaa çok basit niye yapmıyorsun” demesi gerçekten garip kaçıyor. Bunu diyen olursa da “madem çok basit arkadaşım o zaman senden bir ricam var bana da yapıver basitmiş ya” diyorum. Bu konuda yetenekli-istekli ev hanımı arkadaşlardan ricam ahkam kesmek yerine yaptıkları şeyleri azcık fazla yapsınlar biz de onlardan satın alalım. Eskiden büyük aileler şeklinde yaşadıkları için insanlar ev içinde yardımlaşma-iş bölümü vardı. Şimdi öyle bir şey yok. Her şey tek kadına bakıyor. Makineler hayatı ne kadar kolaylaştırırsa kolaylaştırsın bazı geleneksel şeyleri hazırlamak yine aynı zamanı alıyor. Herşeyin doğalı güzel evet. Ama İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayıp da her şeyim doğal olsun takıntısı insanı bizzat “kansere” sürükleyen bir stres. İlkokula başlayan ve o yaşa kadar kavanoz içinde büyütülen çocukların bir anda serbest kalmasıyla kantinden neler neler alıp yediklerini bir görseniz.Köyden kente göçengellenmedikçe büyük şehirlerde doğal yaşamdan bahsetmek, köydeymiş gibi yaşamaya çalışmak çok beyhude bir durum. Köylü kadın desteklenmeli, iş imkanı yaratılmalı, üretime katılmalı. Yoksa genetiği oynanmış tohumla, hormonlarla yetişmiş domatesle evde salça yapsan ne olur yapmasan ne olur?  (Esra İlter Demirbilek)

* Yıllar önce ben daha anne olmadan; bir arkadaşımın çocuğu, ilköğretime kadar hayatında sosis sucuk görmemişti, bir gün sınıfa pizza içinde o materyalleri gördüğündeki şaşkınlığını ve arkadaşlarına nasıl dalga malzemesi olduğunu hiç unutmam. Her şeyin doğalı elbet güzel ama hastalık derecesinde izole etmek ve etmeyenleri de eleştirmek hastalıklı bir durum. Hic takmayın kafanızı güzel anneler bence en önemlisi hayatla barışık çocuklar yetiştirebilmek. (Parin Yakupyan)

* Tutmayın beni öpücem öpücem yanacıklarından…Her zaman derim uslup önemli, hem insanları döven bir tarz takın, öfkeni kontrol edeme ondan sonra doğal yoğurttan bahset. O zaman davranışlarda doğallık en az doğal beslenme kadar önemli . Tekrar ağzına sağlık. (Burçay Erenay Güngüler)

* Gönülden destekliyorum, bunu başarabilen anneler eleştireceğine üretsinler, biz alalım. Ev ekonomisine katkıda bulunurken kendileri için, bizlere de faydaları olur. Ayrıca ne kadar çocuğunu kendi istediğin gibi yetiştirmek istesen de olmaz ki, bir zaman geliyor senden ayrılıyor, gerçek dünya ile tanışıyor.. Ne olduğunu anlamıyorsun bile. (Figen Alaçam Geri)

* Milletin gerçekten işi gücü kalmamış onu anladım.. Çocuğuna ne yedirirse yedirir ne içirirse içirir kime ne… Valla bu konuda annem bile bana karışamaz…Yok yok çok iş yapmak lazım boşluktan oluyor bütün bunlar…Mesele yoğurt meselesi ise ben sana mayalarım arkadaşım :))) Ama mesele yoğurt değil yurt meselesi olmalı yoksa ne kadar kolay olurdu hayat bir yoğurdu mayalamak kadar… (Esin Özçelik)

* Kayınvalidemin arkadaşı titizlikten kızını dışarıda tuvalete götürmezmiş. Tutmasını söylermiş. Kız büyüdüğünde mesela okula gittiğinde de aynı alışkanlığı devam ettirmiş tabi. 20-21 yaşına geldiğinde büyüyen idrar torbası yüzünden iki sene sonda takılmış. Tedavi görmüş. Gencecik kız idrarını sondayla yapmaya mahkum olmuş. (Berna Kasapoğlu Serdarlı)

* Onlar facebook aleminin başöğretmeni, daha dün benden fırça yediler (Lale Celepoğlu)

* Ağzına sağlık oh be ben de rahatladım:) (Gamze Kavaz)

Not: Üstteki fotoğraflar tarafımdan 2013 Ekim ayında Kenya Masai Mara’da çekilmiştir.

sevgi-çocuğu

19 YORUMLAR

  1. Ben bir ‘ananeyim’ . Bir ortamda bir sangirti geldiyse bu mutlaka benim kizlardan biriydi, bir seyleri devirmislerdi; her spor faaliyetinde bir sekilde sakatlanma becerisini gosteren ‘kucuk kiz’imdi; sokaklarda yururken durmadan dusen ben’dim ; yani demek istedigim baskalarinin saldirgan soylemlerine kulaklari tikamak gerek…her sey palavra. Onemli olan bence. * kotu konusuyorsan hoop attim seni hayatimdan
    * kotu insansan attim seni
    * yalanciysan, caliyorsan,hak yiyorsan attim seni hayatimdan
    bunlari verebiliyorsak cocuklarimiza zaten o cocuklar iyi insan oluyorlar, paylasimci oluyorlar,
    guzellikleri goruyorlar yasiyorlar ve belki de guzel dunya’yi yaratabilicekler. Ayrica o ‘ biri’lerinin dillerine doladiklari ister sakarlik,ister hastanelere tasinma ya da ister ‘minyon tip’ inanin bir cok baskasi icin ‘cazip’ ve keyifli oluyor, cunku cocuklarimiz yukarida saydiklarimi hayata gecirebilirsek kendilerini olduklari gibi ve o ozellikleri ile benimsiyor ve ileriki yaslarda hatta sahipleniyorlar. Benim kizlarda ben boyle yasadim . Fiziksel ozellikleri erkenden asip sosyallesiyorlar ve sosyal her turlu aktivitede yer aliyorlar.

  2. Harika bir yazi.herkes mukemmel zaten bu donemde bir tek karsidaki kusurlu.yeterki elestirelim kebdimizce bi acik bulalim hemen batiriyoruz zehirli ignelerimizi kendimizden once baskasina. Bana evdeki kedim icin bile ne bicim yetistiriosun bunu cok hareketli bu kadar yuz verme diyene bile ev benim kedi benim hayat benim diyorum.kimse kusura bakmasin alanima mudahele ettirmem…

  3. 49 kilo, minyon yapılı bir anneyim. Kilosu 75% percentilde 9,5 aylık bir kızım var (evet doğrudur, bende biraz daha büyük duruyor :)). İlk defa anne oldum; değil annelikte deneyim sahibi olmak, kızım doğmadan 1 yaşından küçük bebek kucağıma almışlığım yoktur. Kilosundan uykusuna, kucak istemesinden ağlamasına ve bakıcıya emanet edip işe dönecek olmama kadar herkes herşey hakkında o kadar çok laf söyleme hakkı buluyor ki kendisinde… Sosyal medyada bakıcı aradığımı, referansı olan olup olmadığını sorduğumda, “bence bir bebeğe 3 yaşına kadar annesi bakmalı” şeklinde yorumlar aldım. Cevap verdiğimde, “insan kariyeri için çocuğundan vazgeçmemeli”, dahası “neyse canım üzülme, bakıcıyla büyüyen çocuklar da anneleriyle büyüyenler kadar olmasa da başarılı olabiliyorlar” şeklinde cevaplar aldım. Sorduk mu diye haykırasım var. Sordum mu ben sana çalışayım mı çalışmayayım mı diye, sordum mu ben sana kızıma ne yedireyim, kaçta uyutayım diye….

    Geç de olsa dalga geçmeyi öğrendim ama. Geçen gün markette yanıma yanaşıp “ay bu çok şişman, az yedir” diyen teyzeye “Allah sizi inandırsın bir haftadır yemek vermiyorum, gram kilo vermedi” deyip uzaklaştım. Daha da beterini, yolda pusetinde mutlu mutlu oynayan kızımın bacaklarına saldırırcasına yapışıp “bu bacaklar ne böyle, zayıflat sen bunu zayıflat” deyip, bir de çocuğu korkutup ağlatan etine butuna dolgun ablaya söyledim: “valla o daha küçük, yürüyüp koştukça kilo milo kalmaz ama sizin durum vahim, bu yaştan sonra da zordur kilo vermek, diyetisyen öneririm” dedim.

    • Süpersiniz çok güzel dalga geçme ile siz durumunuzu kotarmışsınız.Herkez böyle yapabilse böyle karışanlarda ortada olmazlar.Toplumumuz maalesef,bidiğini zannettiği durumları fazlasıyla dışa aktaran bir toplum oldu.Herkezin bilgisi kendine kalsa bazı durumlarda.Dönem internet çağı birçok bilgiyi toluyorsunuz.Bazı büyüklerin yaptığı mesela ıhlamur gibi sakinleştirici otları çaya tercih etmek olumlu olur.Kolaylıklar diliyorum.

  4. Yazınızı sonuna kadar soluksuz okudum.Maalesef çocuklarımı büyütürken etrafdan bu tür sürekli olumsuz ,kollarını aşağıya düşüren eleştri,iğneli laf sokan,bilgiçlik taslayan kişilerle karşılaştım.İlk çocuüumda üzdü beni.Hatta o kadar ileriye giderek sen bu çocuğa iyi bakmamışsın diyen bir erkek akraba (aslı akrepmiş) bile oldu.Sonrasında anlaşıldı sütüm doyurmuyormuş ek gıda ile çocuk tombişleşti.Tabii tombul çocuk çok makbuldür bizim toplumumzda.Şimdi anneler o kadar sağlıklı,bilinçli yetiştiriyorlar ki çocuklarını kimsenin akıl oyunları ile laf atmasına bile gerek kalmıyor.Ama bir gerçek var bazı ufak tefek sağlık sorunlarında da doktor yerine bilindik doğal ilaç yerine geçecek bitkilerden faydalanmakda sağlık var.Herkeze sempatik büyükler,sağlıklı çocuklar,sabırlı annelikler diliyorum.

  5. Her anne elinden geldiğince en doğalını en faydalısını en fazlasını vermek ister çocuğuna. Ama şehirin, hayatın olanakları çerçevesinde. Ben de her anne gibi sosyal ortamlarda karşılaştım bu modellerle. Eleştirmiyorum yapabilme yeteneklerini ancak diğer yorumlarda olduğu gibi haddini aşan üslupsuz ifadelere kayıtsız kalmak imkansız. Beni kendi anneliğimde en çok yoran yorum ise EMZİR baskısı. Yaramaz bir erkek çocuğunun annesiyim ve bu doğduğu günden beri böyle. Çocuk her ıklayıp bıkladığında, her ağlama teşebbüsünde her uyanışında EMZİR ÇOCUK RAHATLAR cümlesi ile karşılaşmayanımız yoktur sanırım. Ben oğlumu ayakta dolaşarak emzirmeyi sürdürdüğümü ve bel boyun ağrıları ile konuya uyandım. Ama en önemlisi beni emzirmekten soğutacaklardı. Süt yaramıyor az geliyor yorumları da cabası. Bir de daha hamilelik döneminde siz bir isme karar verme planındayken isinlere yapılan hadsiz yorumlar.
    Uzatmayayım ben bu yorumlardan etkilenmişim. Çocuğumun 3 yaşında yaramazlık yapıp bir arkadaşını parktta itmesi nedeni ile koşturarak yanıma gelen anne ile duruma uyandım. Biz evde nasıl oyunlar oynuyomuşuz ki benim çocuğum onunkini itmiş?!?! O gün belki kontrolümü kaybederek verdiğim tepkiden sonra böyle üslupsuzluklara içinde olsam da olmasam da ölçülü tepkimi vermeyi sürdürüyorum. Teşekkürler bu hadsiliği dile getirdiğin için

  6. Ilk anneligim ve oğlum 6 aylık oldu. Annesi benim ben ne istersem onu yapar onu öğretirim demeyi öğrenene kadar oğlum 4.5 aylık okdu ve benim istemediğim her şeye alıştı, emzik ve sallayarak uyuna gibi. 1.5 aydır uykuya alıştırdım ama emzik bırakmıyor. Üstelik şimdide işe başlayacağım. Her kafadan yine ses çıkmaya başladı.
    Ev aldık borca girdik ve eşime yardım etmem lazım. Üstelik üniversite mezunuyum neden evde oturayim?
    Borcu mu siz ödeyin oğlumla ben o zaman gönül rahatlığıyla hoş vakit gecireyim diyorum, o zaman susuyorlar ve üstelik alınıp kırılıyorlar. Ama inanın umurumda değil. Lohusa olduğum süreçte dirdirlarindan yaşadığım stresi sıkıntıyı ben biliyorum.
    O yüzden çocuk benim hayat benim kime ne? diyerek çekiliyorum işin içinden artık ve kafam inanılmaz rahat :)
    Sevgiler

    • Akıllı bıdığım ben de çok özledim, çocukluğuna götüren pasta… tabii ben senden epey büyük olduğumdan daha eski anaokulu pastaları hatırladım öhöööö:(((

  7. Henüz 4 aylık hamileyim şimdiden vırvırlar başladı.. Taciz edilmeye henüz bu kadarlıkken başladım doğum sonrasını düşünemiyorum bile.. Şu anda çocuk doğunca eşlerin ilgisi azalıyor göreceksin aşamasındayız! Bir de bu lafları doğru düzgün aile hayatları olmayan kişilerden duymak gerçekten sinir bozucu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz