Hayatta Ne Ekerseniz Onu Biçiyorsunuz

0

Bizim evde 4+4+4 sisteminin bir yavrusu bu yıl ilköğretimde 4 yılı bitiriyor. Bu da demek oluyor ki, mezuniyet, bu da demek ki tören, bu da demek ki kıyafet, bu da demek ki yıllık, bu da demek ki aktiviteler ve daha pek çok detay. İlk mezuniyetleri olduğundan ve bir daha bazı arkadaşlarıyla görüşemeyeceklerinden -başka okullara gideceklerinden – hatırlarında güzel anlar kalsın diye özeniyoruz anneler olarak. Tabii bir fotoğraf-yazı-para alışverişi oluyor aramızda. Son olarak da 4 yıldır bende olan fotoları eleyip özel anları bir belleğe kaydettim ve kızım Duru ile bir arkadaşının annesine vermek üzere okula yolladım. Fotoğraflardan bir slayt gösterisi hazırlıyor kendisi.

Akşam eve gelen kızıma belleği verip vermediğini sordum. Gık mık dedi sonra da anlattı. Ben ona belleği verdim, çantasına koymasını söyledim. O da belleği kot montunun cebine koyduğunu, okula gittiğinde arkadaşına vermek üzere elini cebine attığında belleğin olmadığını yani ya düşürdüğünü ya da kaybettiğini söyledi. Özellikle tembih etmeme rağmen cebine koymasına kızdığımı, daha dikkatli olması gerektiğini ve biraz dırdır modunda birkaç kelimeyi sıraladım. Eminim onun da bir kulağından girdi diğerinden çıktı.

Ertesi gün başka belleği bu kez kalem kutusuna kendi ellerimle koydum ve okula yolladım. Birkaç gün geçti, çalışma odasında çalışırken yere bir şey düştü ve almak için eğildiğimde bilgisayar kasasına takılı olan belleği gördüm! Günlerdir orada duran bellek. Ben çıkarıp kızıma vermemişim. Kızım hiç almamış. Kot montunun cebine koymamış. Kaybetmemiş. Düşürmemiş. Tüm bunlara rağmen biz günlerdir kaybolan bellek üzerine konuşuyoruz, suçluyoruz, şüpheleniyoruz, yargılıyoruz. Çünkü kafamızda sivri köşeli şablonlar var. “Ben diyorum dinlemiyor, kendi bildiğini okuyor, cebine koyuyor, ah bu çocuk…”, “annem ne kadar dırdırcı, ne olmuş yani kot montumun cebinden düşmüşse, alt tarafı bellek”  böyle sürer gider varsayımlar. Oysa?

Hayatta hep böyle değil mi? Kendi bakış açılarımız var, kendi doğrularımız, hayata baktığımız pencere. Bunların dışına çıkmıyoruz ve herkesi, her şeyi bu şekilde yargılıyoruz. Benim doğrum en doğru, benim gittiğim yön en iyisi… Bu köşelerimizi yumuşatmazsak, bir başkasının bakış açısını da görmeye, anlamaya çalışmazsak hayat boyu gözümüzün önündeki belleği görmez ve başka sularda ararız. Her zaman bu kadar çabuk da çıkmaz karşısına insanın doğrular ve bir bakarsınız kırarak, ezerek, üzerek, nefret ederek hayat geçmiş…

Hayatta ne ekerseniz onu biçiyorsunuz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz