>
Bayılıyorum yaşı kaç olursa olsun çocuk neşesi ile gülen, şen kahkahalarıyla inleten, her olayda bir pozitiflik arayan ya da hiç üşenmeden sürekli bir aktivite peşinde koşan insanlara. Ben böyle miyim, her zaman değil. Depresif bir yanım var benim hep, benimle bütünleşen. Çok neşeli iken bir anda sessizleşiveririm, çok aktifken bir anda ölü toprak gibi yatabilirim. Gerçi çocuk olunca bu yönümü biraz daha törpülemeye çalışıyorum ve onunla çocuk oluyorum ama bir de hep çocuk gibi kalabilen hep o yaşlarını koruyabilenler var. İş hayatından, okul arkadaşlarımdan, sosyal ortamlarda kazandığım dostlarımdan böyle olanlar çoğunlukta benim, belki de bu yüzden bendeki enerji. Geçenlerde Sirince seyahatimizde kızımın papatya taçlı fotoğrafını birkaç dostla paylaşınca işte içindeki çocukla yaşayan sevgili Servet Abla da bir fotoğraf yolladı bana. Servet Erkenez, Unesco Dünya Mirası arasında yer alan Safranbolu’da, sadece oranın değil bence Türkiye’nin en güzel konağı DEĞİRMENCİ KONAĞIN sahibi ve işletmecisi. En iyi restore edilen ev yarışması kapsamında 2007 Koruma Onur Ödülünü alan konakta bir gece kalınca neden bu kadar iddialı konuştuğumu anlayacaksınız. Servet Abla koca konağı harika bir şekilde çekip çevirirken kırlarda koşan, papatyadan kendine taçlar yapıp anın tadını çıkarabilen ve aramızda kronolojk yaş olarak çok çok fark bulunan ama kafa yapısı olarak benden çok daha genç olan arkadaşlarımdan biri. Onunla geçenlerde yaptığımız sanal ortam sohbetlerinde son anneler günündeki yaşadıklarını şöyle aktardı bana;
“O gün anneler günüydü ve benim 3 evladımdan yanımda hiç biri yoktu özel bir gün oldugu için çok duyguluydum, konaktaki misafirler kahvaltılarını yaptıktan sonra çıktılar ve benim telofonlarım çalmaya başladı , allahım ne güzel şey aranmak… Yavrularım eşim dostum ve yegenler aradılar. O mutluluk beni çok gerilere götürdü, rahmetli eşim sag o zaman. İki kızım ve oglum 1 aylık bebek. Ben kırklı lohusa sayılırım. Ölümden dönerek dogum yaptıgım için ancak sokaga çıkabileceğim. Eşim bizi Safranbolu’nun çok yakınında bir kıra götürmeye karar vermiş ve küçücük kızlarımla beraber hazırlamışlar hediyemi, orada vereceklermiş. Ben de bir aydır dışarıya çıkmamışım onun için çok sevindim. Ogluşum da sokakla tanışacaktı ve gittik. Öyle güzel bir papatya tarlası idi ki hemen kızlar papatyalara daldılar ve bende onlara tac ördüm. Bayıldılar ve papatyalar solana dek günlerce taktılar. Hediyemi de benim için topladıkları papatyalarla verdiler. Çok güzel bir gündü sevdigim eşim çocuklarım yanımdaydı. İşte anneler gününde o günü hatırladım hemen bahçeye kendimi attım bahçemden bu papatyaları topladım tac ördüm ve yanlızlıgımı o günün anısı ile doldurdum. Kimse olmadıgı içinde kendime taktım kızlarımın yerine çiçek de topladım vazoma koydum ne güzel bir gün dedim saglıklı oldugum için bunları yapabildigim için şükrettim allahıma binlerce defa şükürler olsun bütün sevdiklerim saglıklı olsun.”
İşte yaşama sevinci ve olaylara bakış açısı. Anın tadını çıkarıp, olumsuz olabilecek günü olumluya dönüştürebilmek. Sizi seviyorum ÇOCUK EBEVEYN arkadaşlarım.