Mutluluk Kimine Oyuncak,Kimine Sohbet,Kimine Yemek

1

Daha karnınıza düşmeden sadece bir fikir iken başlıyor sevginiz. Bir çocuğumuz olsa mı? Hep düşünüyorsunuz  yapabilir miyim, ona en güzelini, en iyisini sunabilir miyiz? İyi ebeveyn olabilir miyiz? Kararı verince başlıyor araştırmalarınız, çabalarınız. Daha dikkatli besleniyor, spora kaydoluyor, içiyorsanız sigarayı bırakıyorsunuz, kitaplar alıyor okuyorsunuz ve daha portakalda çekirdek bile değil, sadece kafanızda bir düşünce. Sonra o güzel haberi alıyorsunuz. Bu haber kimisine çok zor çok zaman sonra geliyor, kimisine çok çabuk geliyor, kimisine hiç gelemeyebiliyor. Artık bir bebek bekliyorsanız kalbiniz iki katı çarpıyor, ilk günden son güne kadar merak ettikleriniz hiç bitmiyor. Acaba nasıl bir bebek olacak, kime benzeyecek ama en önemlisi sağlıklı olması için dualar ediyorsunuz. Her doktor kontrolünde yüreğiniz ağzınızda, bazen ultrason aletini eve almak hep bebeğinizi kontrol etmek istiyorsunuz. Hiç yemediğiniz şeyleri onun için yiyor, hiç yürümediğiniz kadar yürüyorsunuz. Artık ilgi alanlarınız, okuduğunuz kitaplar hatta dostlarınız değişiyor. 9 ay size 9 yıl gibi geliyor. Acıya hiç dayanamayan siz normal doğumdan bahsediyorsunuz.

Sonra sizden bir parça, canınız kanınız doğuyor. Uykudan, yemekten, sosyal hayattan, eski beden ölçünüzden, yatağınızdan, sporunuzdan, sıcak çayınızdan, temiz gömleğinizden, sivri topuk ayakkabılarınızdan, pırıl pırıl camlarınızdan, dekoratif sehpalarınızdan, sinema, tiyatro keyfinizden ve daha pek çok şeyden vazgeçiyorsunuz. Üstelik gönüllüsünüz bu vazgeçişlere. Çok da istemediğiniz sosyal hayatlara giriyorsunuz, doğum günleri, kitap okuma saatleri, oyun atölyeleri, veli toplantıları derken kendinizi bir kapının önünde buluyorsunuz; şu saatte seni alırım diyerek ya bir arkadaş evinin kapısı ya bir AVM kapısı oluyor bu. Okula gittiğinizde niye geldin diyerek sizden utanan, kaçan daha dün bezini altından aldığınız evladınız. Bu yaşta normal deyip her birine göğüs geriyorsunuz, hayatta sürdürmem dediğiniz ojeler, hayatta almam dediğiniz ayakkabılar, benim çocuğum yapmaz dediğiniz her şeyle barışıyorsunuz. Bir yıldır paranıza kıyıp alamadığınız çantayı o isteyince gözünüzü kırpmadan alabiliyorsunuz ve…. Ve böyle geçip gidiyor hayat. 65 yaşındaki çocuğunuz için hala hastalanır ince giymiş diye düşünüyorsanız işte tüm bunların adı katkısız sevgi.  Hayatınız boyunca bu katkısız sevgi için tek bir şey bekliyorsunuz, MUTLU olmak. Çocuğunuzun mutlu olması tek beklentiniz. Mutluluk kimine göre evcil bir hayvan, kimine göre çanta, kimine göre ayakkabı, kimine göre anne babasıyla yemek, kimine göre bahçede oynamak, kimine göre şeker, kimine göre lezzetli bir yemek, kimine göre güzel bir kitap. Yaptığımız her davranışın sonunda tek amacımız var MUTLULUK, o zaman beklentisiz, katkısız seven herkese sevgiler.

1 Yorum

  1. Ben de bu hafta sevgi ve mutluluğu başka açıdan işledim yazımda. Senin yazdığına benzer şekilde de ileride evlat konusuna değinmeyi düşünüyordum, biraz daha farklılaştırayım bari. Eline sağlık.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz