Nisan ayıydı. Araştırmaya, okumaya çok meraklı eşimin elinde bir dergi gördüm. Hatta ilk sayıymış, çiçeği burnunda. Kağıt kalitesi, renkleri önce dikkatimi çekti. Elime aldığımda ismine vuruldum; İyi Hissetmek. Başucu kitabım hatta hayatımın büyük bölümünde değişiklik yapmama sebep olan Dr.David Burns’ün yazdığı kitabın adı. Tesadüf herhalde dedim çünkü ilk sayının konusu da aşk olunca bir edebiyat dergisi zannettim. Okumaya başlayınca elimden bırakamamakla birlikte bilmedim hatta hiç duymadığım ifadelerle karşılaştım. Şema terapi bunların başında geliyordu. Şema, mod, şemanızı anlamak…Yazarların hepsi psikiyatr ya da psikolog, yazılar hem bilimsel hem sanatsal. Sonra biraz daha derginin içine girdikçe, sanat ile edebiyatı yeni dalga psikoterapi kuramlarından biri olan “Şema Terapi” ile birleştirdiklerini gördüm. Sonrasında da iki ayda bir çıkan derginin müdavimi oldum. Hatta keşke ben de burada yazabilsem derken yakalıyorum kendimi arada. Psikiyatri doktorları ve uzman psikologlardan oluşan bir kadroları olduğu için bu isteğimin gerçekleşmesi mümkün değil. Ben onlarda yazamazsam ben onları yazarım diye çıktım yola ve birazdan okuyacağınız röportajı gerçekleştirdim. Amacım “İyi Hissetmek” dergisi daha çok insana ulaşsın, farkındalıklar artısın. Ha şunu da söyleyeyim, okurken her zaman iyi hissetmeyebilirsiniz ama değiştirmekte zorlandığınız yönlerinizi keşfedip hiç ummadığınız anlarda iyi hissedebilirsiniz.
Bu dergi bir hayal ürünü ve şimdi sizi hayallerine kavuşmuş bir ekiple baş başa bırakıyorum.
Dergiyi çıkaran ekibi tanıyabilir miyiz? Fikir kimden çıktı ve dergi okurla nasıl buluştu?
Önce kendimi tanıtayım, ismim Berna Ermiş, psikiyatri doktoruyum. Sorunuz, bana bir ekip olmanın ne kadar tatlı ve doyum sağlayan bir durum olduğunu hatırlattı yeniden. Derginin genel yayın yönetmeni sevgili Psikiyatrist Dr. Alp Karaosmanoğlu. Editörlüğü ise sevgili Psikiyatrist Dr. Şükran Telci ile üstlendik. Yollarımız Alp Hoca’nın verdiği “şema terapi” eğitimi sırasında kesişti, kendisi şema terapi eğitmenidir. Alp Hoca İstanbul’da özel muayenehanesinde çalışıyor, aynı zamanda “şema terapi” eğitimleri veriyor ve bu konuda kitapları var, yazar. Aynı zamanda Psikonet Yayınevi’nin kurucusudur. Şükran Antalya’da, ben ise Bursa’da, kendi muayenehanelerimizde hasta görmekteyiz. İkimiz de “şema terapisti” ünvanı aldık. Bir kere şema terapiye gönül verdiyseniz bu yol mutlaka şefkatten ve ihtiyaçların ses bulmuş halinden geçer. Geçen yıl aralık ayında Alp Hocamızla bir eğitimdeyken içimden geçen bir ihtiyacı dile getirdim: “Neden şema terapi ile sanat ve edebiyatı harmanlayan bir dergi çıkarmıyoruz?” Bunu bir ihtiyaç olarak dile getirdim çünkü edebiyat ve sanat her daim yaralarımıza ilaç değil mi, tıpkı psikoloji bilimi gibi?
Sevgili Şükran ve Alp Hoca içtenlikle, şefkatle yanıt verdiler ve heyecanımız başladı. Değerli arkadaşım Klinik Psikolog Aylin Cengiz Akpınarlı ise yoğun bir emekle çizimlerimizi üstlendi. Grafiker/tasarımcımız Cem Çobanlı ise harika dokunuşları ile dergiyi tasarladı. Sonuç, “Bu dergi bir hayal ürünüdür”. Dünyadaki ilk ve tek “şema terapi” dergisini yayınlamanın gururunu, heyecanını taşıyoruz.
Dergiyi çıkarmaktaki amacınız ne?
Amacımız öncelikle yeni dalga psikoterapi kuramlarından biri olan “şema terapi” yi ulaştırabildiğimiz kadar insana ulaştırmak. Bu terapi dalı, erken çocukluk çağında hepimizin karşılanmasına muhtaç olduğu birtakım evrensel ihtiyaçlarımızın yeterince karşılanmadığı durumlarda oluşan şemalarımızı, yani temel inançlarımızı ve bu şemalar nedeni ile ortaya çıkan anlık ruh hali değişimlerimizi (modlar), bu şema ve modlarla bugünkü yaşam örüntülerimizi, insan ilişkilerini ve en önemlisi hayatla nasıl başa çıktığımızı inceler. Çünkü gelişen bu inançlarla birtakım kararlar alırız: “Ben kimim, dünya nasıl bir yer?” Her insan kendi iç dünyasında bu soruya bir cevap bulur. Biz de bu cevaba başka bir soru ile destek olmaya çalışırız: “Neye ihtiyacın var?” Amaçlarımızdan biri de okurların kendi ihtiyaçlarına ulaşmalarını sağlamak.
Her ne kadar bu konu ile ilgili pek çok kitap, internette kaynak, video gibi ulaşılabilir bilgi ağı olsa da bu kuramı yaşamın ta kendisine dokunan sanat ve edebiyat üzerinden sıkmadan, yormadan, acıya boğmadan anlatmak istedik. Bir filmdeki karakterin ilişki çıkmazlarını şema terapi ile harmanlayarak ya da bir öykü üzerinden kurgulayarak, şiir mısralarında, şarkı sözlerinde arıyoruz şemaları. Böylece hem kuram daha anlaşılır hale geliyor hem de okuyucu yazıdaki karakter ya da ilişki örüntülerini içselleştirerek kendini anlayabiliyor. Dolayısı ile farkındalık kazanma ihtimali yükseliyor. Maalesef son zamanlarda psikoloji bilimine olan yoğun ilgi ile, internetteki bilgi kirliliğinin de arttığını görüyoruz. Amacımız doğru bilinen yanlışlara da müdahale etmek.
Dergiyi diğer kişisel gelişim dergilerinden ayıran fark nedir?
Dergimizdeki yazılar sadece “şema terapi” kuramın göre yazılıyor. Dolayısı ile yazarlarımızın hepsi psikoloji biliminin etrafında toplanmış, kuramı bilen, “şema terapi” ile danışan/hasta gören insanlar; psikiyatri doktorları ve uzman psikologlardan oluşan bir kadromuz var. Alan dışından dergiyi okuyup, yazmak isteyenler olduysa da maalesef bu sebeple yazılarına yer veremedik.
Adı neden “İyi Hissetmek”?
Ülkemizde Psikonet Yayınları’ndan çıkan ve tüm dünyada pek çok okura ulaşmış, Dr. David Burns’un yazdığı “İyi Hissetmek” kitabından geliyor derginin ismi. Fikir Alp Hoca’ya ait. Okurlarca bilinen ve aşina olunan bir isimle hareket etmek istedik, böylece dergiyi ulaştırmak için öncelikle tanınan bir yerden başlamış olacaktık. Hal böyleyken, ilk sayıyı okuyan okurlarımızdan “hiç de iyi hissetmediklerini” anlatan geri bildirimler aldık, üstelik konumuz “aşk” iken. Herkesin kendi arka bahçesi ile okuduğu yazılarda kim bilir hangi çıkmazlara denk geldiler, kendi aşk hikayeleri ile baş başa kaldılar. Belki okurken her zaman iyi hissetmeyecekler ancak değiştirmekte zorlandıkları yönlerini keşfedip, öğrendikleri ile hiç ummadıkları zamanlarda iyi hissedecekler, tüm duyguların dengeli haline ulaşmanın sağlıklı olduğunu fark edecekler.
Hedef kitleniz kim? Kimler bu dergiyi okumalı sizce?
Okumak isteyen kim varsa, ergenlik çağı itibari ile bizim hedef kitlemiz. Dergiyi elinize aldığınızda, şema terapi hakkında hiç okumadıysanız daha öncesinde, kendinizi yabancı hissedebilirsiniz. Şema dili yeni bir dil öğrenmek gibidir. Bu nedenle okurlarımız için derginin son sayfalarına şema ve mod sözlüğü yazdık. Derginin dili oldukça sade, bununla beraber anlaşılmayan kelimelere de sözlük kısmından bakılırsa, çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Hatta en son bastığımız üçüncü sayıda “dergiyi okuma kılavuzu” isimli kısa bir de bölüm yazdık birkaç cümle ile. Açıkçası, bugünkü yaşam örüntülerini anlamak isteyen her kim varsa onlara ulaşmak niyetindeyiz.
Okurlar bu dergiyi okuduklarında kazanımları ne olacak? Onların hayatlarında ne gibi farkındalıklar yaratmayı arzuluyorsunuz?
Şema terapi pek çok psikiyatrik rahatsızlıkla ilgilenen bir psikoterapi dalıdır. Kişilik bozuklukları, depresyon, anksiyete bozuklukları, yeme bozuklukları, somatizasyon bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk bunlardan başlıca olanlar. Tüm bu rahatsızlık gruplarının içinde pek çok unsur var değindiğimiz, belki de en önemlisi insan ilişkileri ve hayatla hangi tür başa çıkma yöntemlerimizin olduğu. Her zaman ilk hedefimiz farkındalık ancak bizim terapi süreçlerimiz bir nevi eğitim gibi de geçtiği için, bu eğitimi farklı bir bakış ile de sunmak istedik. Örneğin ikinci sayının konusu “yalnızlık ve yabancılaşma”. Salgın öncesinde de hayatımızın gerçeği olan bu iki konu ile salgın sonrasında yoğun bir şekilde baş başa kaldık. Bu nedenle özellikle yalnızlık ve yabancılığın kaynağı olan iki şemaya, sosyal izolasyon ve duygusal yoksunluk, ağırlık verdik ve edebiyat, sanat ile anlatmaya çalıştık onları. Herkesin farklı bir yalnızlığı vardır, altta yatan şema aynı olsa bile baş etme manevraları farklı olabilir, buradan yola çıkarak bizlerden hikayeler, karakterler anlatmaya çalıştık.
Günümüzde gençlerde üniversitede psikoloji okuma isteği çok fazla, bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun birden fazla sebebi olduğunu düşünüyorum. Gelişen teknoloji ile dijitaldeki bilgi ağına rahatlıkla ulaşılıyor. Dolayısı ile pek çok seçeneğe ulaşıp aradaki farkları sorgulamak, sebepleri merak etmek kaçınılmaz son gibi. İnternet, diziler, sinema ve televizyon ile hızlıca bilgiye ulaşıp, verilen mesajlar karşısında olayları irdeleyen, hakkını arayan hatta daha da ileriye gidip, yüzünü ailesine dönerek birtakım sonuçların hesabını onlardan soran bir nesil var karşımızda. Tabii bu haklara ulaşmalarına artık ebeveynler de destek oluyor. Onlar da dijitalleşmeden paylarını aldılar. Tüm bu sorma, merak ve sorgulama süreçleri öğrencileri “psikoloji” bilimini okumaya ve bu konuda öğrenim görmeye de itiyor. Bir nevi yaşamın köküne inmek ister gibi bir süreç. “Olmak ya da olmamak” kavramını merak ediyorlar. Bu arada üniversite çağındaki öğrencilerin akademik olarak psikolojiye yönelmeleri bir yana, çağımızda artık hemen her yaş grubu psikoloji alanında daha güçlü okumalar yapıyor, videolar izliyor, bilgiler ediniyor. Belki de artık başkalarını ya da hayatı suçlamak yerine, bireyler içerisinde bulundukları halleri nasıl düzeltebilecekleri konu üzerine sorgulamaya başladılar. Yeni nesil bu konuda bizlere örnek oluyor.
Dergiye ne zaman, nasıl ve nereden ulaşılabilir?
Dergimiz iki ayda bir çıkıyor. Ağustos-Eylül sayısını bastık son olarak, üçüncü sayımız oldu. Konumuz ise “cinsellik”. Bildiğiniz gibi, cinsellik bugün hala kapılar ardında konuşulan bir konu. Tabuları kırdık ve “şemalar ve modlar cinselliğin neresinde?” sorusundan yola çıktık. Cinselliği yaşama ve algılama biçimlerimizde çocukluk çağından yüklendiğimiz temel inançlarımızı ve bizi soktukları ruh hallerini yazdık. Dergiye www.psikonet.com dan online olarak ya da D&R mağazalarından ve www.dr.com.tr den online olarak ulaşabilirler.
Hiç farketmemiştim böyle bir yayın, ne kadar anlayabilirim bilmiyorum ama ilk fırsatta alıp okuyacağım kesin, gerçekten merak ettim! Sayende bir şey daha öğrendik Banu’cummm 🙏
Çok faydalı bir yayın canım, hoşuna gidecektir.