Rotamız Kapadokya

1

En sevdiğim yol arkadaşım, kızım Duru ile bu kez rotamızı Kapadokya’ya çevirdik. Erkan her ne kadar Nevşehirli olsa da Duru hiç ben ise sadece bir kere gittim, o da iş için ve hiçbir yeri görmeden geçen üç gün. Hayalimiz bir butik mağara otelde kalmaktı ve daha önceki yazımda anlattığım Millstone Cave Otel’den çok memnun kaldık. Otelin bulunduğu Uçhisar, zaten Kapadokya’da görülmesi gereken en önemli yerlerden, eh otelimiz de burada bulununca hem ulaşımımız kolay oldu hem gezilecek yerler konusunda vakitten kazandık.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kapadokya çok ilginç bir bölge. 13,5 yıl önce bölgede volkanik faaliyetler başlıyor ve bugün gördüğümüz kaya şekilleri oluşuyor. Dünya’da ve ülkemizde bu tip jeolojik yapılar görülüyor ama Kapadokya’nın bir farkı çok geniş bir alana yayılmış olması. Jeolojik olarak sınırları Tuz Gölü’nün doğusundan Erciyes’e kadar 200 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Bir değer farkı da diğer yerlerde insanlar buraları terk etmişler, Kapadokya’da ise kayaları kullanarak bir kültür inşa etmişiz, yaşam var bu kayalarda. Her ne kadar Güzel Atlar Diyarı dense de rehberimiz kesinlikle bu tanımlamanın yanlış olduğunu söylüyor. Kapadokya’nın anlamı, güneyde kalan ülke demekmiş. Hattuşa’nın alt kısmında kaldığı için böyle denmiş ve Kapadokya kelimesi de ilk kez Yunanlı tarihçiler tarafından kullanılmış.

Kapadokya’da gezip görülecek çok yer var, kesinlikle defalarca gidilir ama bu defa bizi etkileyen yerleri yazdım.

Uçhisar

Kapadokya’nın en yüksek noktası ve bölgenin en ikonik yapısı Uçhisar Kalesi’nin de bulunduğu köy. Otelimize yürüyüş mesafesinde bulunan kale zamanında Persliler tarafından gözetleme kulesi olarak kullanılmış. Hava açık olduğunda Erciyes volkanı ve Hasandağı gözüküyormuş. Tepesinde Romalı askerlerin mezar çukurları var. Genelde tur otobüsleri kalenin eteğinde duruyor ve burada anlatım yapılıyor ama gözü yiyen kalenin en tepesine kadar çıkabiliyor. Uçhisar aynı zamanda balonların uçuşuna en güzel tanıklık eden bölge olduğu için çok güzel restoran ve oteller mevcut. Konaklama için özellikle burayı tercih edebilirsiniz. Gün doğumu ve gün batımı izlemeye doyamıyorsunuz. Balonları izlemek için sabah altıda kalkmaya kesinlikle değiyor.

Kapadokya’da nerede ne yenir derseniz, Uçhisar’da bulunan üç yerden bahsetmeden geçemeyeceğim. Öğle yemeği için tercihinizi Kadıneli Restoran’dan yana kullanabilirsiniz. Sarma, mantı, kuru fasulye çok lezzetli, fiyat olarak da oldukça ekonomik.

Akşam yemeği için kesinlikle Millocal ve testi kebabı. Manzarası, ambiyansı, lezzeti ile Kapadokya’nın bence en iyisi Millocal.

Bir akşam da Elai’de yedik. Elmalı ıspanak salatası, yengeç kek ve tarhana aromalı kızarmış mozerella çok lezizdi. Bölgenin ilk sinema salonu olan restoranın mimarisi gerçekten görülmeye değer.

Peribacaları

Peribacaları arasında yürümek, zamana aldırmadan, manzara eşliğinde kendinizi bu jeolojik yapı içinde her şeyden soyutlamak öyle iyi geliyor ki. Peribacası oluşumlarının en iyi görüldüğü Güllüdere’de yürüyün, vadideki Üç Haçlı Kilise ve Ayvalı Kilise’yi görmeden geçmeyin.

Göreme Milli Parkı

1986’dan beri Ulusal Park olarak koruma altında olan Göreme Açık Hava Müzesi, Ekim 2019’dan itibaren maalesef milli park statüsünden çıkarıldı. Kapadokya’da özellikle yabancı turistlerin en çok ilgisini çeken vadinin niye milli park olmaktan çıkarıldığını tahmin etmek hiç de zor değil aslında. Buradaki halk, esnaf da durumdan hiç memnun değil.

Göreme açık hava müzesinde birçok kilise, şapel(kilisenin küçüğü) ve yemekhane mevcut. Her birini gezmek çok keyifli ve bir o kadar da heyecanlı. İlk olarak buranın kurucusu olan Aziz Basil adına yapılan Aziz Basil Şapeli’ndeydik. Buranın girişinde yer alan yan yana mezarlar ve mezar nişi çok etkileyici. Küçük çocuklar iskeletlerden korkabilir aman dikkat. Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basileus Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Azize Katherina Şapeli, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise gezebileceğiniz diğer yerler ve hepsi ücretli. Bu nedenle müze kart çıkartmanızda fayda var.

Aşk Vadisi

Diğer adı Bağlıdere olan Aşk Vadisi, bölgenin en güzel manzarasına sahip noktalarından. Yolu biraz bozuk olsa da sonunda sizi bekleyen değişik boyutlardaki, Şirinler’in ülkesini andıran şapkalı  peribacaları, doğanın renklerinin taşlarla uyumu sizi bambaşka bir dünyaya götürecek. Salıncakların bölgeye biraz yapaylık getirdiğini görmezden gelirseniz saatlerce oturabilir, sessizliğin sesini dinleyebilirsiniz. 4900 metre uzunluğundaki vadi Göreme sınırları içinde.

Kaymaklı Yeraltı Şehri

Macera ve heyecanlı keşifleri seviyorsanız Kaymaklı size göre ama kapalı yer korkunuz varsa ve heyecan size göre değilse uzak durun. Yerin altında yaklaşık yarım saat kalarak bir yer altı şehrinin 4. katını geziyorsunuz. Aslında 5000 kişinin yaşayabileceği, 8 katlı yapı muhteşem bir şekilde restore edilmiş. Ciddi anlamda dar alanlardan – Duru’nun zor sığabildiği – geçerken havasız kalma korkusu gelebilir aklınıza ama rahat olun, şehir, ana havalandırma etrafına yerleştirilmiş. Kırmızı ve mavi okları takip etmek gerek çünkü geri dönüp çıkma şansınız zor.

Kapadokya’nın en büyük yeraltı şehirlerinden olan Kaymaklı, birçok uygarlığın izlerini taşırken aynı zamanda müthiş bir işçilik örneği de sunuyor. Nevşehir’e 21 km. uzaklıkta Kaymaklı kasabasında yer alan müze şehirde müze kart geçerli.

Ihlara Vadisi

Doğa, tarih, sanat üçlüsünün en güzel örneklerinden olan Ihlara Vadisi, dünyadaki en önemli kanyonlar arasında sayılıyor. 18 km. uzunluğunda, ortalama 150 metre derinliğinde, 200 metre genişliğinde, içinde binlerce yaşam alanı bulunan vadi, diğer kanyonlardan farklı olarak geçmiş dönemlerde içerisinde insanların yaşadığı dünyanın en büyük kanyonu olma özelliğine sahip.

Aksaray İli Güzelyurt sınırları içinde bulunan Ihlara Vadisi’ne daha giderken doğanın eşsiz güzelliği size eşlik ediyor. Sonbaharda gittiğimiz için kızıl, sarı, turuncu hatta kırmızı yapraklar sarmıştı her bir yanımızı. Yol boyunca meyve satan köylüler, çömlekçiler de rotamızı ayrıca renklendiriyordu.

Melendiz Çayı üzerinde bulunan vadiye 400 basamak inerek ulaşıyorsunuz. İniş güzel de çıkış için aynı şeyi söyleyemem ama inmeye değer mi derseniz kesinlikle EVET. Bir tam gününüzü buraya ayırmanızı tavsiye ederim, biz fazla vaktimiz kalmadığı için sadece doğayı izleyerek ve biraz soluklanarak geçirdik zamanımızı. Oysa Yılanlı Kilise, Ağaç Altı Kilisesi, Sümbüllü Kilise’yi özellikle görmek isterdim. Ihlara Vadisi’ne de müze kart ile girebiliyorsunuz. Kapadokya’nın çoğu yerinde geçtiği için 70 liralık kartı almak çok ekonomik olacaktır. Ayrıca Türkiye’deki tüm müzelerde bir yıl geçerli.

Avanos

Kapadokya her ne kadar peribacaları, yer altı şehirleri, mağara oteller, vadiler demek olsa da ata sanatı çömlekçiliği ve ustaların yer aldığı Avanos’u görmeden dönmemek gerek. Hatta gitmişken çarkın başına geçip eli çamura bulaştırmak da gerek.

Ortasından Kızılırmak’ın geçtiği, tüflü kızıl toprağı ile nice şiire konu olmuş Avanos, çömlek deyince ülkemizde ilk akla gelen yerlerden. Nevşehir’in 15 km. kuzeyinde yer alan ve antik dönemde ‘Venessa’ olarak bilinen Avanos’un tarihi M.Ö. 2000’li yıllara, Hititlere kadar uzanıyor.

 

 

1 Yorum

  1. Jeolojik yapısı ile şahane görselliği olan, gece ise adeta sihirli masal şehri görüntüsüne hakim olan harika bir yer,
    Göreme ile ilgili detayları yazmanız yine güzel bir bilgi oldu.Çünkü görmediğim bir yerdi .ÇOK TEŞEKKÜRLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz