Tersine Dünya, Orhan Kemal

0

Son yıllarda yaptığım iş gereği toplumsal cinsiyet, kadının toplumdaki yeri, kadın ya da erkeğin ötekileştirilmesi, toplum tarafından belirlenmiş cinsiyetçi kalıp yargılarla ilgili çok fazla sayıda kitap okudum. Çok güzel yaklaşımlar, çarpıcı örnekler, ülkemizden ve dünyadan çok farklı vakalar arasından seçimler yapıp seminerler hazırladım. Gel gelelim çok severek okuduğum Orhan Kemal’in “Tersine Dünya” adlı romanını bu konularla ilgilenen biri olarak bugüne kadar okumadığıma pek hayıflandım doğrusu.

Toplumsal cinsiyet rollerinin kişiler üzerindeki etkilerini mizahi yolla anlattığı bu kitapta Orhan Kemal yıllar yıllar öncesinden yine 2000’li yıllarda kaynak kitap olacak bir eser yaratmış. Gerçi 1968 yılında tefrika edilmiş ve ölümünden sonra yayımlanmış olsa da eminim bugün yıldızların arasından “ben bunları çok önceden söylemiştim” diyor bizlere.

Kadın ve erkeklere yüklenen görev ve sorumlulukların, ahlak etiketlerinin tamamen yer değiştirdiği, erkek egemenliğinin yerine kadın egemenliğinin hüküm sürdüğü Tersine Dünya’da;

Dışarıda çalışan kadın, ev işleriyle uğraşıp çocuk bakan erkek

Şiddet uygulayan kadın, şiddet gören erkek

Sokakta laf atan kadın, tacize uğrayan erkek

Kaba, cesur, sert olan kadın, kibar, hassas, duygusal olan erkek.

Kesinlikle bu kitap bir tiyatro oyunu olabilir diye düşünürken tam da bu yazıyı yazdığım gün, yazarın oğlu Işık Öğütçü’nün aralarında Tersine Dünya’nın da olduğu babasının üç eserini tiyatroya uyarladığını okudum.

Okurken zaman zaman kahkaha attığım kimi zaman olaylara müdahale etme isteği duyduğum oldu ama en çok satırlarca not aldığımı söyleyebilirim. Diğer Orhan Kemal kitaplarına göre yine toplumsal sorunlara dokunan, ezilen, hor görülen, haksızlığa uğrayan insanları anlatsa da kadın ve erkek rollerini, toplum tarafından onlardan beklenen davranışları mizahi yolla anlatırken öyle farklı işlemiş ki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda okunacak kitaplar listesine girmeli.

El Kızı’ndaki Nazan’ın aile ve toplum içindeki yerini, kocasına iyi bir eş, Haldun’a merhametli bir anne, kayınvalidesine hamarat bir gelin olmak için yaptıkları ya da Cemile’nin sevdiği Necati’ye kavuşması için para pul her şeyden vazgeçmesini düşündüğümde Tersine Dünya’daki üç kağıtçı, kocasına sürekli şiddet uygulayan, üç çocuklu bitirim Leyla’nın akşamları naralar atarak mahalleliyi uyandırması, bekçi Fethiye ile dalaşıp karakola düşmesi, başgardiyan kadının Leyla’nın kocasına göz koyup oğluyla sevişmesi, kocaların karılarını küçük tanrı olarak görmeleri hepsi ezberlerimizi bozan şeyler değil de ne?

Ezber bozan bir başka detay da çok iyi bildiğimiz bazı atasözleri ve deyimlerin tersine dünya için uyarlanmış halleri. Benim en hoşuma giden “neşeden pantolonları zil çalmak” oldu, artık kim etekleri sevinçten zil çalıyor dese aklıma bu gelecek.

Elleri çamaşır suyu ya da bulaşık sabunuyla kabarmış babalar, Ağır Sıklet Leman Ablalar, kocasını fena hırpalayan kadınlar, erkek başımla ben ne yaparım şimdi ortalarda diye gezen adamlar, Beyazıt Meydanı’nda sarhoş naraları içinde gezen analar sizi güldürürken toplum gerçekleriyle öyle bir yüzleştiriyor ki kadın ve erkek, ne bir adım önde ne bir adım arkada hep yan yana olsa ve insan gibi yaşasa diye düşünmeden edemiyorsunuz.

Hikayeyi bir bütün olarak düşündüğümde bana göre en dokunaklı kısım olan kapanış cümlesiyle her daim göz ağrım olan Orhan Kemal’i bir kez daha saygıyla anıyorum.

Apo sordu:

“Kimdi bu?”

Belli etmemeye çalışarak:

“Hiç,” dedi.

“Eski göz ağrım…”

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz