Empati Mi Sempati Mi?

0

Muz kabuğuna basıp ayağı kayıp düşen birine herkes gülerken siz onun adına utanır mısınız? Öğrencilik yıllarında sözlüye kalkıp soruları yanıtlayamayan arkadaşınız kadar siz de üzülür müydünüz? Bir akrabasını kaybeden iş arkadaşınızla beraber ağlar mısınız? Bu soruların yanıtını EVET olarak veriyorsanız muhtemelen siz de benim gibi empati ile sempatiyi zaman zaman karıştıranlardansınız. Uzun zamandır bu konuyu kafama takmış bulunmaktayım sevgili okur.

Her ne kadar herkes empatiyi “kendini karşı tarafın yerine koymak” olarak bilse de çok eksik bir tanım bu, hatta empati bile değil. Ansiklopedik tanımıyla “Kendini karşı tarafın yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve onu anladığını ona hissettirmek” sürecidir empati. Yani kişi düştüğü zaman herkesin ona güldüğünde ne kadar zor durumda kaldığını size anlattığında, sizin kendi kimliğinizi bırakıp bir süre için onun yerine geçip o anı yaşayıp onun ne hissettiğini anlamanız. Ha siz de böyle bir olay yaşadıysanız ve aynı duyguları hissettiyseniz işte o zaman sempati kurup onun kadar üzülebilirsiniz. Oysa empatide ona sorular sorarak ne hissettiğini, neden komik duruma düştüğünü anlayıp onu rahatlatabilirsiniz ama bu ona hak verdiğiniz anlamına gelmez. İşte empati kurarken en büyük hatamız şu oluyor; empati kurduğumuz kişiye hak vereceğiz gibi zannediyoruz. Oysa empati sadece onu anlamak ve bunu ona aktarmak, mutlaka hak vermek değil.

Üniversiteye hazırlanırken çok bunalan kızım “bıktım artık bu ne biçim sistem, böyle eziyet olur mu, tüm eğitim hayatımız bir sınavla ölçülüyor” diye söylendiğinde ne zaman ona “saçmalama”, “biz de bu dönemden geçtik”, “ne yapalım sistem bu” dediğimde ilişkimiz hep zarar gördü. Onunla empati kurduğumda yani ona sorular sorup, “böyle hissetmekte haklısın”, “çok bunaldın”, “ne yapabiliriz daha rahat hissetmen konusunda” gibi yargılamayan cümleler kurduğumda rahatladı ve konuşmaya başladı, hatta o beni rahatlatma aşamasına geçti. Onunla empati kurabilmiştim ama yine söylüyorum ona hak verip, bırak ya çalışmayı, böyle sistem mi olur diyerek ah vah yapmadım. Anneannesi ise torununa kıyamadığından ve o an için akılcı değil duygusal düşündüğünden “bırak kızım ya olduğu kadar, üzme kendini” diyerek tam bir sempati örneği gösterdi, neredeyse onunla ağladı, dövündü. Üstelik bunu dediğinde torunu rahatlamıyordu, çünkü o da doğrusunun ne olduğunu biliyor sadece onu anlayabilecek biriyle dertleşmek istiyordu.

Bir şeyin doğrusunu bilmek onu her zaman uygulamak anlamına gelmiyor tabii. Aslında bu yazıyı yazma sebebim de geçen gün yaşadığım bir olayın bende yarattığı düşünceler. Kızımın üniversite sınavının ikinci gününde erkenden sınava gireceği okulun kapısındaydık. Öğrencileri kapıdan içeri almaya başladıklarında bir erkek öğrencinin telaşla babasını aradığını gördüm. Bu çocuk ve babasını sabah geldiğimizde de görmüştüm, bir bankta oturup kapıların açılmasını bekliyorlardı. Neyse uzatmayım, ikinci güne ilk günün giriş belgesiyle gelmiş ve kapıdan çevrilmişti. Hemen arabaya atlayıp doğru belgeyi almaya gittiler. Maalesef döndüklerinde kapılar kapanmıştı. Çocuğu içeri almadılar, tam iki dakika gecikmeyle, üstelik erken gelmesine rağmen sınava giremedi. Telafisi de ertesi gün ya da bir ay sonra değil ki, tam bir sene bekleyecek ve aynı sıkıntıları yaşayacak. O kadar üzüldüm ki, bir an o çocuğun yerine geçtim, sonra kızımı düşündüm, sonra bu çocuğun ailesini düşündüm ve arabada epey ağladım. Kendi kızım sınavı kaçırmış kadar üzüldüm. Akşam yemeğinde bu olayı bizimkilere anlattım, ikisi de “aaa çok yazık olmuş, tüh, işte dikkatli olmak son ana kadar her şeyi kontrol etmek gerek” dediler. Onlara arabada ağladığımı, gün boyu bu olayı düşündüğümde bana çok şaşırdılar, tıpkı benim onların tepkisine şaşırdığım gibi.

Günlerce verdiğimiz farklı iki tepkiyi düşündüm durdum, aslında benimki tam bir sempati örneğiydi. Olayı başına gelen çocuk kadar yaşamak, onun yerine kendimi koyarken yine kendi kimliğimle o olmak – ki aslında o da olmuyorum – , onunla ağlamak, üzülmek…Eşim ve kızım ise o çocuğun duygularını anladılar ama hak vermek zorunda hissetmediler ve bu olayı büyütmeyip hayatlarına devam ettiler.

Şimdi bu yazıyı okuyanlar olarak eminim ki bir grup anlattığım olayı içselleştirecek ve gözünde canlandırıp hissedecek, bir grup da çocuğun ve ailesinin ne kadar üzüldüğünü düşünüp, daha dikkatli olmak gerek deyip bu yazıdan kendi için alacağını alıp güne devam edecek.

Siz hangi gruptansınız?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz